ila-i_kelimetullah
İçindekiler
İ’lâ-i Kelimetullah
- “Bugün Allah rızası için yapılacak dünyalar kıymetinde bir iş var. Öyle bir iş ki, dünyevî cihetle bin defa İstanbul’un fethine takaddüm eder; gavsiyetten, kutbiyetten çok önce gelir. Bu iş, O’nun âleme tanıtılması, Hz. Muhammed aleyhisselamın muhtaç ruhlara duyurulmasıdır. Öyleyse, bırakalım büyük iddiaları, boş lafları da bu vazifeyi yapmaya çalışalım. Dinimizi doğru bir şekilde başkalarına duyurma yolları arayıp bulalım. Allah’ın bize nasip ettiği bu eşsiz hakikatleri çocuğuyla genciyle, kadınıyla erkeğiyle bütün dünyaya birden nasıl duyurabiliriz, bunun derdiyle dertlenelim.”1)
- “… i’lâ-i kelimetullah vazifesini yerine getirirken insanın muhlis olması gerekir ki kazanma kuşağında kayıplar yaşamasın. Muhlis, ihlası temsil eden kişi demektir. Fakat insan bu konuda ihlas şuuruna öyle bir kilitlenmelidir ki, ihlasa ermeyi bile az görerek ‘muhlasîn’den olma peşinde koşmalıdır. Muhlas, Allah tarafından safvete ulaştırılma ve böylece mahz-ı ihlas kesilme, ihlaslaşma, tamamen durulma, berraklaşma demektir. Bu, başta Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) olmak üzere, Hazreti İbrahim, Hazreti Musa, Hazreti İdris (aleyhimüsselâm) gibi mustafeyne’l-ahyara mahsus bir mazhariyettir. (Bkz.: Sâd sûresi, 38/47). Fakat asliyet planında olmasa bile zılliyet planında bu hedefe ulaşmak için peygamberlerin dışındaki mü’minler de gözlerini bu yüce ufka dikmeli, sürekli murad-ı ilâhîyi takip etmeli, bütün ibadetlerini sadece emredildiği için yapmalı, ubûdiyetlerini/kulluklarını dünyevî hiçbir gayeye bağlamamalı, hatta rıdvan dışında uhrevî beklentilerden sıyrılmalı, neticeyi de Cenâb-ı Hakk’a bırakmalıdırlar.” 2)
- “Peygamberler, özel donanımlı, hususî insanlar olduğundan ve vazifeleri nazara alındığından, onlara dâhi denemeyeceği gibi; peygamberlerin yaptıkları işlere de dâhiyâne ve hedefledikleri şeylere mefkûre denemez. Ziya Gökalp, idealin yerine mefkûreyi kullanmıştı. Çünkü, yaptıkları şeyler kendi düşünceleri değildir. Bu yönüyle, onların hedeflerine bir gâye-i hayal demek daha uygundur ki, Üstad Hazretleri de o tabiri kullanmıştır. Gâye-i hayal; yani, inanmış bir insanın gönlünde kurgulayabileceği, tasarlayabileceği, tasavvur edebileceği, Allah’ın rızası gibi, i’lâ-i kelimetullah gibi, iyi insan olma gibi mefkûreler, düşünceler, beklentiler ve hedefler halitasından meydana gelen bir yüksek hedef…”3)
- “… peygamber enginliği, peygamberâne vicdan genişliği herkesi kabulde, duyduklarını herkese duyurma gayretinde gizlidir. Bu açıdan, Allah’a, âhirete inanan bir insan, i’lâ-i kelimetullah vazifesinden müstağni kalamaz; gerçekten yürekten inanmışsa başkalarına da duyurmayı gönlünden, kafasından çıkaramaz.”4)
Ayrıca Bakınız
- M. Fethullah Gülen, “İ’la-yı Kelimetullah veya Mukaddes Vazife”
- M. Fethullah Gülen, “En Önemli Vazife: İ’lâ-yı kelimetullah”
Dipnotlar
1)
M. Fethullah Gülen, Kırık Testi-1, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 106.
2)
M. Fethullah Gülen, “Dünyada Rıza, Ötede Rıdvan”, 31 Mayıs 2015, Kırık Testi.
3)
M. Fethullah Gülen, Gurbet Ufukları (Kırık Testi-3), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 155.
4)
M. Fethullah Gülen, Ümit Burcu (Kırık Testi-4), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 134.
ila-i_kelimetullah.txt · Son değiştirilme: 2024/05/03 19:20 Değiştiren: Editör