Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


kuvve-i_akliye

Kuvve-i Akliye

  • “İslâm ahlâkçıları insanda üç temel duygunun bulunduğunu söylemiş; belli ölçüde de olsa hakikatleri görüp, fayda ya da zarar getirecek şeyleri birbirinden ayırma melekesine ‘kuvve-i akliye’; kin, hiddet, kızgınlık ve atılganlık gibi hislerin kaynağı sayılan güce ‘kuvve-i gadabiye’; arzu, iştiha ve cismânî hazların menşei kabul edilen duyguya da ‘kuvve-i şeheviye’ demişlerdir.” 1)
  • “İslâm ulemâsı ve Müslüman düşünürler – İbn Miskeveyh’ten Bediüzzaman’a– insanda üç ana kuvvetten bahsedegelmişlerdir: Kuvve-i akliye (aklî meleke), kuvve-i şeheviye (şehvet dinamiği), kuvve-i gadabiye (öfke hissi) ki, bazıları bunlardan kuvve-i akliye’ye kuvve-i melekiye, kuvve-i şeheviye’ye kuvve-i behîmiye veya nefs-i emmâre, kuvve-i gadabiye’ye de kuvve-i sebuiye demeyi tercih etmişlerdir.
  • Fonksiyon itibarıyla kuvve-i akliye, belli ölçüde de olsa hakikatleri görüp bilmenin, iyi-kötü her işin neticesini idrak etmenin, maslahat ve mefsedetleri birbirinden ayırmanın önemli bir esası; kuvve-i şeheviye, arzu, istek, iştiha, lezzet ve cismânî hazların ana unsuru; kuvve-i gadabiye ise, kin, nefret, hınç, hiddet, dargınlık, kızgınlık ve atılganlığın biricik kaynağı kabul edilmiştir.”2)
  • “… insan mahiyetinden hedeflenen, vicdanın duyuş ve sezişleri, kuvve-i akliye ve idrâkiyenin madeni, merkezi de işte bu latîfe-i Rabbâniyedir. Bu yönüyle kalb, insanın engin bir derinliğinin unvanıdır ve ruhun da santralidir.”3)
  • “… akıl gücünün vasat (itidâl) mertebesi, hikmet tabiriyle ifade edilegelmiştir. Kuvve-i akliyenin ifrat (aşırı) hâline, hakkı bâtıl, bâtılı hak gösterme manasında ‘cerbeze’; tefrit durumuna, hiçbir şeyi doğru-dürüst anlayamama, en basit şeyleri dahi idrak edememe anlamında ‘gabâvet’ ve ‘hamâkat’; mûtedil olanına da, eşya ve hadiseleri güzelce değerlendirip, lehte ve aleyhte olması muhtemel bulunan şeyleri birbirinden ayırabilme keyfiyetinin unvanı olarak ‘hikmet’ denmektedir.”4)
  • İşte diyanet silsilesine itâat etmeyen silsile-i felsefe ki, bir şecere-i zakkum suretini alıp, şirk ve dalâlet zulümâtını etrafına dağıtır. Hatta kuvve-i akliye dalında; dehriyyûn, maddiyyûn, tabiiyyûn meyvelerini, beşer aklının eline vermiş.. ve kuvve-i gadabiye dalında; Nemrudları, Firavunları, Şeddadları beşerin başına atmış.. ve kuvve-i şeheviye-i behîmiye dalında; âliheleri, sanemleri ve ulûhiyet dâva edenleri semere vermiş, yetiştirmiş. O şecere-i zakkumun menşei ile silsile-i nübüvvetin –ki bir şecere-i tûbâ-yı ubûdiyet hükmünde bulunan o silsilenin– küre-i zeminin bağında mübarek dalları, kuvve-i akliye dalında enbiyâ ve mürselîn ve evliya ve sıddıkîn meyvelerini yetiştirdiği gibi.. kuvve-i dâfia dalında; âdil hâkimleri, melek gibi melikler meyvesini veren.. ve kuvve-i câzibe dalında hüsn-ü sîret ve ismetli cemâl-i suret ve sehâvet ve keremnâmdarlar meyvesini yetiştiren.. ve beşer, nasıl şu kâinatın en mükemmel bir meyvesi olduğunu gösteren o şecerenin menşei ile beraber enenin iki cihetindedir.”5)
  • “Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtü vesselâm), 6)فَاسْتَقِمْ كَمَاۤ اُمِرْتَ emrini tamamıyla imtisâl ettiği için, bütün ef’âl ve akvâl ve ahvâlinde istikâmet, kat’î bir sûrette görünüyor. Meselâ, kuvve-i akliyenin fesât ve zulmeti hükmündeki ifrât ve tefriti olan gabâvet ve cerbezeden müberrâ olarak, hadd-i vasat ve medâr-ı istikâmet olan hikmet noktasında kuvve-i akliyesi dâimâ hareket ettiği gibi; kuvve-i gadabiyenin fesâdı ve ifrât ve tefriti olan korkaklık ve tehevvürden münezzeh olarak, kuvve-i gadabiyenin medâr-ı istikâmeti ve hadd-i vasatı olan şecâat-ı kudsiye ile kuvve-i gadabiyesi hareket etmekle beraber; kuvve-i şeheviyenin fesâdı ve ifrât ve tefriti olan humud ve fücurdan musaffâ olarak, o kuvvenin medâr-ı istikâmeti olan iffette, kuvve-i şeheviyesi dâimâ iffeti, âzamî masûmiyet derecesinde rehber ittihâz etmiştir.”7)
  • “… ahlâk-ı insaniyede en rahat, en faydalı, en kısa, en selâmetli yol ise sırat-ı müstakîmde, istikâmettedir. Meselâ kuvve-i akliye; hadd-i vasat olan hikmeti ve kolay, faydalı istikâmeti kaybetse, ifrat veya tefritle muzır bir cerbezeye ve belalı bir belâhete düşer, uzun yollarında tehlikeleri çeker.”8)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, İkindi Yağmurları (Kırık Testi-5), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 335.
2)
M. Fethullah Gülen, Kendi Dünyamıza Doğru (Ruhumuzun Heykelini Dikerken-2), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 218–219.
3)
M. Fethullah Gülen, Bir İ’câz Hecelemesi, İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 162.
4)
M. Fethullah Gülen, Diriliş Çağrısı (Kırık Testi-6) , İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 274.
5)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 586–587.
6)
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” Hûd, 11/112.
7)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 77.
8)
Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 603.
kuvve-i_akliye.txt · Son değiştirilme: 2023/12/18 11:46 Değiştiren: Editör