Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


ihlas

İhlas

  • İhlas, amelin ruhudur.1)
  • İhlas; doğru, samimî, katışıksız, dupduru; riyâdan uzak olma ve kalbi bulandıracak şeylere karşı kapalı kalma, kapalı yaşama veya gönül safveti, fikir istikameti içinde Allah’la münasebetlerinde dünyevî garazlardan uzak kalma ve tam bir sadâkatle kullukta bulunma şeklinde yorumlanmıştır.
  • İhlas; ferdin, ibadet ü tâatinde, Cenâb-ı Hakk’ın emir, istek ve ihsanlarının dışında her şeye karşı kapanması, abd ve Ma’bud münasebetlerinde sır tutucu olması, yaptığı şeyleri Hakk’ın teftişine arz mülâhazasıyla yapması, tabir-i diğerle; vazife ve sorumluluklarını, O emrettiği için yerine getirmesi, yerine getirirken de O’nun hoşnutluğunu hedeflemesi ve O’nun uhrevî teveccühlerine yönelmesinden ibarettir ki, saflardan saf sâdıkların en önemli vasıflarından biri sayılır. Bu itibarla, sadâkat bir asıl ve kaynak, ihlas da ondan nebeân eden bir ‘mâ-i zülâl’ sayılmıştır. Kırk gün bu mâ-i zülâli içen birinin kalbinden lisânına hikmet kanallarının açıldığı ve açılacağı, sözleri ‘lâl ü güher’ Söz Sultanı’nın beyânı.”2)
  • “… ihlas, kul ile Ma’bud arasında bir sırdır ve bu sırrı Allah, sadece sevdiklerinin kalbine koymuştur. Kalbi ihlasa uyanmış bir insanın nazarında, medh ü zem, tâzim ü tahkir ve yaptığı işlerle bilinip bilinmemesi, hatta sevap ve mükâfat mülâhazası kat’iyen söz konusu değildir; değildir ve böylelerinin gizli-açık her hâlleri aynı çizgidedir.”3)
  • “… temelinde ihlas ve samimiyet bulunmayan işler muvakkaten başarılı oluyorsa, iyi bilinmesi gerekir ki o bir istidraçtır. Şayet dünyevî ve uhrevî hüsrana maruz kalmak istemiyorsak bütün amellerimizi Allah’ı görüyor ve O’nun tarafından görülüyor olma şuuruyla, yani fevkalade bir ihlas ve samimiyetle yerine getirmeliyiz. İhsan mülahazasına bağlamadan ne bir söz söylemeli ne bir kelime yazmalı ne de bir iş yapmalıyız. En basit mimiklerimizden göz kırpmaya kadar her tavır ve davranışımızda mutlaka O’nun rızasını gözetmeliyiz. Çünkü O’na bağlanmayan bütün ameller yalandır.”4)
  • İhlasın hakikati: Bil ki her şeye bir başkasının karışması düşünülebilir. Bu sebeple o şey başka şeyin karışmasından arındığında ona ‘halis’ adı verilir. Halis olan bir şeyi saflaştıran fiile ‘ihlas’ denir. Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur: ‘Kuşkusuz hayvanlarda, sizin için (çıkarılacak) bir ders vardır: hayvanın karnında (bedeninden) atılacak artıklarla kan arasından (salgılanan) ve içenlere lezzet ve ferahlık veren ‘halis’ (katıksız) bir süt içiriyoruz size.’ (Nahl, 16/66). Sütün halisliği, ancak onun içine kan, pislik ve karışması muhtemel diğer maddelerin karışmış olmamasıdır. Bir de süte karışması mümkün olan her şeyden arınmasıdır.”5)
  • Bayezid-i Bistâmî: “Bütün iç dinamizmimi kullanarak Cenâb-ı Hakk’a tam otuz sene ibadet ettim. Sonra gaybdan, ‘Ey Bayezid, Cenâb-ı Hakk’ın hazineleri ibadetle doludur. Eğer gayen O’na ulaşmaksa, Hak kapısında kendini küçük gör ve amelinde ihlaslı ol!’ sesini duydum ve tembihini aldım!”6)
  • “Sehl b. Abdullah Tüsteri, ‘Riyayı ihlas ehli olanlardan başkası tanıyamaz.’ demiştir.”7)
  • “Ebu Ali Dekkak der ki: ‘Bir muhlisin ihlasında kendi ihlasını hissetmesi onun için bir eksikliktir. Allah o kişinin ihlasını halis kılmak istediğinde, ihlasını ona göstermez. Böylece o kimse, muhlis değil, muhlas (ihlasa erdirilmiş) olmuş olur.”8)
  • “Ebu’l-Kasım Cüneyd şöyle demiştir: ‘İhlas Allah Teâlâ ile kul arasında bir sırdır. Melek bilmediği için yazamaz, şeytan bilemediği için ifsat edemez, hevâ ve heves de farkına varamadığı için saptıramaz.”9)
  • “İnsanlar helâk oldu; âlimler müstesna. Âlimler de helâk oldu; ilmiyle amel edenler müstesna. Amel edenler de helâk oldu; ihlas sahipleri müstesna. İhlas sahiplerine gelince, onlar da pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar.”10)
  • “Kim bir şeyi talep eder ve o istikamette ciddi bir gayret gösterirse onu elde eder.”11)
  • “… medâr-ı necat ve halâs, yalnız ihlastır. İhlası kazanmak çok mühimdir. Bir zerre ihlaslı amel, batmanlarla hâlis olmayana müreccahtır. İhlası kazandıran harekâtındaki sebebi, sırf bir emr-i ilâhî ve neticesi rızâ-yı ilâhî olduğunu düşünmeli ve vazife-i ilâhiye ye karışmamalı.”12)
  • Hırs, ihlası kırar, amel-i uhreviyeyi zedeler. Çünkü bir ehl-i takvânın hırsı varsa, teveccüh-ü nâsı ister. Teveccüh-ü nâsı mürâat eden, ihlas-ı tâmmı bulamaz.”13)
  • “… samimî bir ihlas, şerde dahi olsa neticesiz kalmaz. Evet ihlas ile kim ne isterse Allah verir.”14)
  • “Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı ihlas ile kazanılır. Kesret-i etbâ’ ile ve fazla muvaffakiyet ile değildir. Çünkü onlar vazife-i ilâhiyeye âit olduğu için istenilmez, belki bazen verilir.”15)
  • “Madem livechillâhtır; o işin küçüğüne-büyüğüne, kıymetli ve kıymetsizliğine bakılmaz. İhlas ve rızâ-yı ilâhî yolunda zerre, yıldız gibi olur. Vesilenin mâhiyetine bakılmaz, neticesine bakılır. Madem neticesi rızâ-yı ilâhîdir ve mâyesi ihlastır; o küçük değildir, büyüktür.”16)
  • “Bu dünyada, hususen uhrevî hizmetlerde; en mühim bir esâs, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçi, en metin bir nokta-yı istinâd, en kısa bir tarîk-ı hakikat, en makbul bir dua-yı mânevî, en kerâmetli bir vesile-i makâsıd, en yüksek bir haslet, en sâfî bir ubûdiyet, ihlastır.”17)
  • “… kuvvet haktadır ve ihlastadır. Haksızlar dahi, haksızlıkları içinde gösterdikleri ihlas ve samimiyet yüzünden kuvvet kazanıyorlar.”18)
  • İhlası kazanmanın ve muhâfaza etmenin en müessir bir sebebi, ‘râbıta-yı mevt’tir. Evet, ihlası zedeleyen ve riyâya ve dünyaya sevk eden, tûl-ü emel olduğu gibi, riyâdan nefret veren ve ihlası kazandıran, râbıta-yı mevttir. Yani, ölümünü düşünüp, dünyanın fâni olduğunu mülâhaza edip nefsin desîselerinden kurtulmaktır.”19)
  • “… hizmet yolundaki kıpırdanış ve çırpınışların Allah katında bir kıymete ulaşması samimiyete bağlıdır. Bu konuda ne kadar samimi ve ihlaslı iseniz o kadar teveccühe mazhar olursunuz. Siz ne kadar Hakk’a yönelir, O’na tahsis-i nazar ederseniz, O da inayet ve yardımıyla size o kadar teveccüh eder.”20)
  • “… i’lâ-i kelimetullah vazifesini yerine getirirken insanın muhlis olması gerekir ki kazanma kuşağında kayıplar yaşamasın. Muhlis, ihlası temsil eden kişi demektir. Fakat insan bu konuda ihlas şuuruna öyle bir kilitlenmelidir ki, ihlasa ermeyi bile az görerek ‘muhlasîn’den olma peşinde koşmalıdır. Muhlas, Allah tarafından safvete ulaştırılma ve böylece mahz-ı ihlas kesilme, ihlaslaşma, tamamen durulma, berraklaşma demektir. Bu, başta Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) olmak üzere, Hazreti İbrahim, Hazreti Musa, Hazreti İdris (aleyhimüsselâm) gibi mustafeyne’l-ahyara mahsus bir mazhariyettir. (Bkz.: Sâd sûresi, 38/47). Fakat asliyet planında olmasa bile zılliyet planında bu hedefe ulaşmak için peygamberlerin dışındaki mü’minler de gözlerini bu yüce ufka dikmeli, sürekli murad-ı ilâhîyi takip etmeli, bütün ibadetlerini sadece emredildiği için yapmalı, ubûdiyetlerini/kulluklarını dünyevî hiçbir gayeye bağlamamalı, hatta rıdvan dışında uhrevî beklentilerden sıyrılmalı, neticeyi de Cenâb-ı Hakk’a bırakmalıdırlar.
  • Böyle bir şuura ulaşan insanın tabiatı, ihlasın dışında kalan her şeye tepki vermeye başlayacaktır. Mesela böyle birisi, göz kamaştırıcı bir başarıya imza attığında, söylediği sözlerle kalblerde bir heyecan meydana getirdiğinde veya kalemini oynatmasıyla etkileyici mısralar döktürdüğünde, asla başkalarından takdir ve istihsan gibi bir beklentiye girmez. Sadece tasavvur veya taakkulüne değil, hayaline bile Allah’tan başka bir mülâhaza geldiğinde o hemen bir kenara çekilip ‘Estağfirullah yâ Rabbi, şirke girdim!’ der, kendini yerden yere vurur, tevbe, inabe ve evbe kurnalarıyla onu tertemiz hâle getirir.
  • Ahirette rıdvana nail olmanın en önemli yollarından biri de işte bu ölçüdeki bir ihlas mülâhazasıdır. Bu açıdan denilebilir ki, insan hulusta ne kadar derinleşirse, rıdvana da o ölçüde hızlı ulaşacaktır.”21)
  • İhlas, bir ameli sırf Allah emrettiği için yapmak, neticesini rıza-i ilâhîye bağlamak, semerelerini de ahirete bırakmak demektir. Bu açıdan ahirete müteveccih her türlü iş ve amelde ihlası esas alan bir kimseye göre önemli olan, bir kısım hayırlı hizmetlerin yerine getirilmesidir; bunları falan veya filanın yapması değildir. Farklı bir ifadeyle söyleyecek olursak, asıl olan, kimi zaman toplu çarpan dertli yüreklerle bir ney sesi gibi inleyip insanları mest etmek; kimi zaman da koro hâlinde gür bir sesle insanlara hak ve hakikati duyurmak, onlara hayret, kalak ve heyman yaşatmak ve böylece onları huzur-u kibriyaya ulaştırmaktır. Hedef ve maksat bu ise, böyle bir gayeyi kim gerçekleştirirse gerçekleştirsin, insan, kendisi yapmış gibi bundan memnuniyet duymalıdır.”22)
  • İhlası yiyen, delik deşik eden, bir güve gibi kemiren şeyler vardır. (Üstad) ‘hissiyât-ı süfliye’ diyor. Bayağı bir kısım hisler; garîze-i beşeriye ve hayvaniye gibi şeyler. Rahatlık duygusu, şöhret arzusu, korku ve bohemlik gibi hisler. Ve ‘menâfi-i cüz’iye’ diyor. Bütün bir dünya da olsa eğer uhrevîlik ve melekûtîlik adına size bazı şeyleri kaybettiriyorsa, onların hepsi cüz’î şeylerdir, menâfi-i dünyeviyedir; size büyük şeyleri kaybettiriyor, ihlas kırılıyor bunlarla.”23)
  • İhlasın bir derinliği de yapmadıklarını Allah’tan dolayı yapmamak, O’nun rızasına uygun olmayan işlerden sakınmaktır.”24)
  • “Merhum Nureddin Topçu, mevlit, naat ve münacaat okumakla kendilerini ifade eden insanlara ‘gırtlak ağaları’ derdi. Çünkü o, samimiyete çok açık durur ve ihlasın önemini sürekli vurgulardı. Hazreti Pîr’in bu konudaki duruşu ise baş döndürecek ölçüde şayan-ı takdirdir. O, ihlassız ve samimî olmayan hiçbir şeyi kabullenmek istememiş; kalbinin muhassalası olmayan her şeyi yere çalmış ve üzerinde raks etmiştir. Günümüzde işte böylesine birkaç düzine ihlas âbidesine ihtiyaç vardır. Zira dünyanın çehresini onlar değiştirecektir. Ücrete, takdire, tebcile bağlı vazife yapanların, muvakkat bir kıpırdanışa vesile olmaları söz konusu olsa da kalıcı herhangi bir şey yaptıkları şimdiye kadar görülmemiştir. Evet, meseleleri dünyeviliğe, takdir ve tebcile, çıkar ve menfaate bağlı götüren insanlar, muvakkaten bir tesir icra etseler bile, şimdiye kadar kalıcı ve ciddî bir şey ortaya koyamadıkları gibi bundan sonra da koyamayacaklardır.
  • İnsanlığın İftihar Tablosu ve O’nun Râşid Halifeler’inden sonra gelen Emevîlerin, Abbasîlerin, Harzemlilerin, Eyyûbîlerin, Selçukluların ve Osmanlıların İslâm’a birçok hizmetleri olmuştur. Onlar hususiyle belirli dönemlerde gül devrinin birer temsilcisi olarak vazife yapmış, sonra da birer yâd-ı cemil olarak ruhlarının ufkuna uçup gitmişlerdir. Fakat onlar, hiçbir zaman Râşid Halifeler’in elde ettiği başarı ve muvaffakiyetleri elde edememişlerdir. İşte bunun sebebi Râşid Halifeler’in derinlerden derin o baş döndürücü ihlas ve samimiyetleridir. Bugün insanlığın şekle, surete, popülizme, takdire, alkışlanmaya, büyük büyük iddialara değil, yeryüzünde hakikî Müslümanlığın ihlasla yaşanmasına, samimiyetle temsil edilmesine, hâl ile gösterilmesine ihtiyacı vardır.”25)

Ayrıca Bakınız

Diğer Diller

Dipnotlar

1) , 25)
M. Fethullah Gülen, “Amelin Ruhu: İhlas”, 29 Mayıs 2016, Kırık Testi.
2)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 109.
3)
A.g.e. s. 111.
4)
M. Fethullah Gülen, “Tevazu ve İhlas”, 25 Ekim 2020, Kırık Testi.
5)
Gazali, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, 5/106–107.
6)
M. Fethullah Gülen, “Yenilenme Mevsimi ve Ramazan Mukabelesi”, 11 Haziran 2015, Herkul Nağme.
7)
Zafer Erginli, Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, İstanbul: Kalem Yayınevi, 2006, s. 419.
8) , 9)
A.g.e. s. 425.
10)
Gazali, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, 3/414, 4/179, 362; Gazali, Meâricü’l-Kuds, s. 88; El-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2/415.
11)
İbnü’l-Cevzî, El-Müdhiş, s. 490; İbni Hacer, Mukaddimetü Fethu’l-Bârî, s. 14; El-Übşeyhî, El-Müstatraf, 2/125.
12)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 165.
13)
A.g.e. s. 183.
14)
A.g.e. s. 188.
15)
A.g.e. s. 190.
16)
A.g.e. s. 195.
17)
A.g.e. s. 199.
18)
A.g.e. s. 202.
19)
A.g.e. s. 204.
20)
M. Fethullah Gülen, “Bolluk Ve Darlıkta Mü’mince Duruş (2)”, 15 Mart 2020, Kırık Testi.
21)
M. Fethullah Gülen, “Dünyada Rıza, Ötede Rıdvan”, 31 Mayıs 2015, Kırık Testi.
22)
M. Fethullah Gülen, “Heyetin Sevabına Nail Olmanın Şartları”, 8 Şubat 2015, Kırık Testi.
23)
M. Fethullah Gülen, Diriliş Süvarileri ve İhlası Kırmanın Büyük Vebali”, 18 Ocak 2015, Bamteli.
24)
A.g.e.
ihlas.txt · Son değiştirilme: 2024/05/03 19:20 Değiştiren: Editör