Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


zevk

Zevk

  • “Bir şeyden hoşlanma, haz duyma, cümbüş ve eğlence mânâlarına gelen ‘zevk’, sofiye ıstılahında, ilâhî tecellilerin ilk esintileri ve şuhûd ufkunun yer yer zuhûr eden varidlerindendir ki, ‘bevârik-i mütevâliye’ de diyebileceğimiz ilâhî ışık tayflarının Hakk’ın kenzen bilindiği kalbi sarmasıdır.. ve doğruyu eğriden tefrik etmenin de birinci konağıdır. Meâliye iştiyak ve davranış safveti bu konakta konaklamanın pasaportu ve vizesi sayılabilir.
  • Allah’la kalbî muamele, vefa çizgisinde cereyan ettiği sürece, ‘şürb’ kelimesiyle de ifade edebileceğimiz zevk-i ruhânî, sâkîsiz, kâsesiz kalbin enginliklerinde duyulmaya başlar ve hak yolcusu, dünyevî kıstaslarımız açısından derecesine göre mest ü mahmûr hale gelir. Sürekli ‘zevk’ sürekli ‘şürb’e, sürekli şürb de susama mânâsına gelen sürekli ‘ataş’a sâik olur; olur da sâlik ruhunda hep yanmaları kanmalarla beraber duyar ve ‘Ey sâkî aşkın oduna yandıkça yandım bir su ver’ (Gedaî) der, dolaşır. Öyle ki, hak yolcusu, O’na karşı her an artan arzu ve iştiyakla, zevki hasretle, doymayı da açlıkla beraber hisseder ve aralanan kapının ardına kadar açılması sevdasıyla yanar tutuşur. Tabiî, böyle bir yolcu için artık, mazhar olduğu bu tecellilerin inkıtâı bir imsak, yeniden zuhûru da bir iftar halini alır; alır da o, sık sık ‘Ver şarab-ı aynemâ’dan vakit iftardır bu dem / Mamur eyle bu harâbı lutf-i izhardır bu dem’ (Muhammed Lütfi) der ve hep beklentilerini mırıldanır.”1)
  • “Bir başka zaviyeden zevk, acı-tatlı yanlarıyla, lisan, beden ve diğer uzuvlarla duyulup hissedildiği gibi kalb ve vicdanla da duyulup hissedilir. Allah Rasûlü: ‘Rabb olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, peygamber olarak da Hz. Muhammed aleyhisselamdan hoşnut olan îmanın tadını zevk etmiş olur’ (Müslim, İman 56; Tirmizî, İman 10; Müsned, 1/208) sözleriyle bu rûhânî hazza işaret buyururlar. Vâkıa O, bu ledûnnî zevki bazen cismânî zevkleri anlatan kelimelerle de ifade etmiştir ki, Ashâb-ı Kirâm’ı savm-ı visalden menettiği yerde: ‘Ben sizin gibi değilim; ben yedirilip içiriliyorum’2) derken böyle bir üslûp kullanmıştır. Ne var ki, kalbî ve rûhî hayat açısından söz konusu olan zevkin rûhânî olanıdır ve ‘vecd’e göre de süreklilik ifade eder.. eder de, kalb ve rûhu her zaman ayrı bir televvünle besler. Yerinde de geçtiği üzere vecd ve heyman ise, hususî tecellilerle, bazı ahvâle ait vâridlerdir ki, göz kamaştırıcılığına rağmen sâlikin mübtediliği ölçüsünde ve onun havsalasıyla mebsuten mütenasip (doğru orantılı) olarak zuhûr eder.
  • Zevk; temel kaynakları itibarıyla da farklı farklıdır. Îman, tasdik ve taate karşılık Cenab-ı Hakk’ın, cennet, ebediyet ve rü’yet gibi her biri, dünya hayatının binlerce senesini aşan fâikiyeti cihetiyle, O’nun va’dlerinde halâvet ayrı bir zevk ufku.. insan vicdanının, maddî-mânevî, dünyevî-uhrevî bütün lezzetlerden sıyrılarak ‘üns billah’ ufkuna yönelip sürekli O’nunla hemhâl olması ayrı bir haz buudu.. kurb-u mutlak’a mazhariyetle -bütünüyle terk-i enâniyet ma’nâsına- kendinden uzaklaşarak sadece O’nu görme, O’nu duyma, O’nu bilme zirvesine yükselerek ‘beka billah-maallah’ın temâdi eden zevklerini duymak ayrı bir halâvet şâhikasıdır.. evet herkes, îmanı, tasdiki, marifeti ve ledünnîliği ölçüsünde rûhânî zevklerden ‘hissemend’ olur.
  • Cismânî zevkler, doyma noktasına ulaşınca, insanda onlara karşı bir alâkasızlık meydana gelmesine mukabil, rûhânî zevklerde sürekli bir ataş (susuzluk) hali yaşanır. Buna; hiç eksilmeyen bir zevkle içtikçe içme arzusu da diyebiliriz. Öyle ki sâlik, mürşid-i kâmilin söz ve davranışlarıyla onun rûhuna boşalttığı ilâhî mevhibelere karşı ‘daha yok mu?’ diyerek her zaman yolda ve tetikte olma hâli ve vicdanın ma’rifet, muhabbet ve zevk-i rûhânî adına nâmütenâhiye açılma keyfiyetidir ki, böyle bir vicdan, daha doğrusu onun en birinci rüknü olan kalb, kurb-u mutlak’a ulaşacağı âna kadar sürekli ‘Sen’i Sen’i!’ der-durur.. gün gelip de bütün bütün cismâniyet hapsinden kurtularak, bedenin ağırlıklarından sıyrılınca artık o, kalb ve ruhun semalarında, zaman ve mekân-üstü olma mazhariyetiyle, hemen her lâhza ataş ve şürb arası gelir-gider ve aralanan kapıların ardına kadar açılmasını intizar eder.”3)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 255.
2)
Buhari, Savm 48; Müslim, Sıyam 55–56.
3)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 256–257.
zevk.txt · Son değiştirilme: 2024/08/14 17:27 Değiştiren: Editör