Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


rabbaniler

Rabbânîler

  • “Sözlükte; âlim, Rabbe kulluk eden din adamı manasına gelen rabbânî, tefsirlerde ârif-i billah, hikmet ve ilimle mücehhez hak erleri olarak tarif edilmiştir.1) Biraz daha açarak rabbânîyi, Allah rızasını hedefleyen, metafizik mülâhazalara ve maneviyata açık yaşayan, hayvaniyet ve cismaniyeti bırakarak kalb ve ruhun derece-i hayatında seyr ü seyahatte bulunan hak eri şeklinde de tarif edebiliriz. Tasavvufta yer alan seyr illallah, seyr fillah, seyr maallah ve seyr anillah gibi kavramlar da bir yönüyle bunu ifade eder. Farklı bir yaklaşımla rabbânî, inandığı dava uğruna kendi arzu ve isteklerinden vazgeçmiş, her şeyi Cenab-ı Hakk’ın hesap ve planlarına bağlamış, emre itaatteki inceliği kavramış ve hayatlarını bu istikamette sürdürmeye azm u cehd etmiş mü’minlere denir.
  • Evet, rabbânî, bu manada, Rabbe bağlılığı şahsında yaşayan kâmil mü’min olmasının yanında, aynı zamanda o ufka ulaşma yolunda başkalarına da rehberlik eden kâmil mürşiddir. O, Cenab-ı Hakk’ın rububiyet dairesini nazar-ı itibara alarak, insan olarak yaratılan potansiyel insanları, hakiki insan haline getirme gayretini, cehdini sarf eden bir rehberdir. Onun için ehlullaha, hakiki terbiyecilere, mürşidlere rabbânî insan denmiştir. İmam Rabbânî’ye rabbânî denmesinin sebebi de budur. Rabbânîler öyle bir eğitim kadrosudur ki kâinatta cârî kanunlara uygun hareket eder, insanlara yaşamasını öğretir, bu meşheri temaşa etmelerini, bu kitabı okumalarını ve onunla hedeflenen ufka ulaşmalarını sağlar.”2)
  • Rabbanîlik ile adanmışlık, bir vahidin iki yüzü gibidir, bunların birbiriyle çok sıkı irtibatı vardır. Rabbânîlik, içte derinleşmeyi, Allah’la kalbî irtibatı ifade ederken; ribbîlik daha ziyade dışa açılımı, Allah’ın adını dünyaya duyurma azmini ortaya koyan bir kelimedir. Rabbânî olmadan, tam manasıyla adanmış da olamazsınız. Eğer adanmışlıkta etemmiyet ve ekmeliyeti ihraz edememişseniz bu sefer de rabbanîlik yolunda gerekli performans ve mukavemeti gösteremezsiniz. Bunların birindeki kusur, diğerini de etkiler. Kendinizi bir yönüyle Allah yoluna vermiş, belli ölçüde terakki etmiş olabilirsiniz. Ama rızaya tam kilitlenememişseniz, i’lâ-i kelimetullah davasında da eksikleriniz olur.”3)
  • “Nice az topluluklar vardır ki, hüküm ve kuvvet Sahibinin izniyle, kitle ve yığınlara galebe çalmışlardır. Ve nice gönül eri rabbanîler vardır ki, ruhlarını cihada adamış; Allah yolunda başlarına gelenlerden ötürü, gevşeklik göstermemiş, yılmamış; hele zaafa hiç düşmemiş ve hasımlarına boyun eğmemişlerdir. İşte bunlardır, istikballerine meleklerin koştuğu ak yüzlüler! Ve işte bunlardır, arkadakilere bir yâd-ı cemil olarak kalıp gidenler!”4)
  • “Ağlamanın rabbânîlere mahsus bir hâl olduğunu hatırlatmanın yanında, hayatı oyun ve eğlence sanıp ömürlerini gülüp oynamakla geçirenler hakkındaki ikaz ve tembih de yine Kur’ân’a ait.”5)
  • Sidre, bütün hilkat âleminin âlem-i emir ufkunda bir serhaddi mesabesindedir. Orada imkân âlemi sona erer.. her yana ser çekmiş varlığın dalı, yaprağı, sürgünü gider oraya dayanır.. ruhanîlikte derinleşen rabbanîlerin, melekût-u eşyaya nüfuz edebilen müterakkî gönüllerin nazarları ancak oraya varabilir; nazar-kadem vahdetine ulaşmış kümmelîn gider oranın eşiğine takılır ve orada herkes hayretle soluklanmaya durur. Zira daha ötesi gayb âlemleri alanına girer ki ona da Allah’tan başka kimse muttali değildir.”6)
  • “Her ruhu ebedî varoluşa taşımak ve herkese sonsuzluk iksiri sunmak gibi bir gâye-i hayale dilbeste olmuş bu Rabbânîlerin dimağlarında, ızdırap dalgaları birbirini kovalamakta; ruhlarında, ümit ve hüzün meltemleri arka arkaya esip durmakta ve gönül mızraplarından kopan türlü türlü sevinç-keder nağmeleri de çevrelerinde yankılanmaktaydı.”7)
  • “Ashab-ı Güzîn’den sonra da ilk asırlardaki Selef-i Salihîn efendilerimiz, zamanın değişmesiyle ortaya çıkan hayatla alâkalı boşlukları çeşitli istinbatlarla doldurmuşlardır. Duygu safveti ve ihtiyaç tezkeresiyle İlahi Kelam’a mürâcaat eden bu rabbânîler, icmâ ve kıyas sayesinde, dinin kendi gücünü bir kere daha ifade etmesine zemin hazırlamışlardır.”8)
  • “Sözlükte; âlim, Rabbe kulluk eden din adamı mânâsına gelen rabbânî kelimesi; tefsirlerde ârif-i billah, hikmet ve ilimle donatılmış hak erleri olarak tarif edilmiştir. Biraz daha açarak rabbânî ifadesini, Allah rızasını hedefleyen, metafizik mülâhazalara ve maneviyata açık yaşayan, hayvaniyet ve cismaniyeti bırakarak kalb ve ruhun derece-i hayatında seyr ü seyahatte bulunan hak eri şeklinde de tarif edebiliriz. Tasavvufta yer alan seyr ilallah, seyr fillah, seyr maallah ve seyr anillah gibi kavramlar da bir yönüyle bunu ifade eder. Farklı bir yaklaşımla rabbânî; inandığı dava uğruna kendi arzu ve isteklerinden vazgeçmiş, her şeyi Cenâb-ı Hakk’ın hesap ve plânlarına bağlamış, emre itaatteki inceliği kavramış ve hayatını bu istikamette sürdürmeye azm ü cehdetmiş mü’mine denir.”9)
  • “Günümüzde ahlâkî değerleri, insandaki iç derinliğini, kalbî ve ruhî hayatın önemini dudak bükerek karşılayanlar olsa da, hakikî insanlığa giden yolun bu değerlerden geçtiğinde şüphe yok. Bazılarımızın tarz-ı telakkisi ne olursa olsun, bugün içtimaî, iktisadî, siyasî, kültürel değişik bunalımlarla iki büklüm ve sırtında birkaç kamburu birden taşıyan çağın insanını, üst üste buhran ve tazyiklerden kurtaracak tek çare de yine bu dinamiklerin hayata geçirilmesi olsa gerek. Böyle hayatî bir misyonun gerçekleşmesi ise ancak, hiçbir zaman kendini düşünmeyen ve düşünecek olursa da, kurtuluşunu başkalarının kurtarılmasında gören rabbânîler sayesinde mümkün olacaktır.”10)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
Lisanu’l-Arab, “Rab” md.; Taberî, Camiu’l-Beyan, 6/540–544.
2)
M. Fethullah Gülen, Işık Karanlığı Boğarken (Kırık Testi-19), New Jersey: Süreyya Yayınları, 2022, s. 199–200.
3)
A.g.e. s. 203.
4)
M. Fethullah Gülen, Buhranlar Anaforunda İnsan (Çağ ve Nesil-2), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 96.
5)
M. Fethullah Gülen, Beyan, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 112.
6)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 751.
7)
M. Fethullah Gülen, Diriliş Çağrısı (Kırık Testi-6) , İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 79.
8)
M. Fethullah Gülen, Vuslat Muştusu, (Kırık Testi-8), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 52.
9)
M. Fethullah Gülen, Işık Karanlığı Boğarken (Kırık Testi-19), New Jersey: Süreyya Yayınları, 2022, s. 199.
10)
M. Fethullah Gülen, Ruhumuzun Heykelini Dikerken-1, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 93.
rabbaniler.txt · Son değiştirilme: 2024/10/21 09:37 Değiştiren: Editör