Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


vecd

Vecd

  • “İnsan benliğini bütünüyle iştiyakın sarması; hâlin, akıl, mantık ve muhakemenin önüne geçmesi diyebileceğimiz vecd, Cenâb-ı Hakk’ın, kulunun kalbine sürpriz bir teveccühü ve beklenmedik bir vâridatıdır. Böyle bir tecellî cemâl dalga boyuyla gelince ‘üns’ esintileri hâsıl olur; celâl televvünlü olunca da temkin ve sükûn meydana gelir.. ve tabiî bu celâlî tecellîler arasında, hüzün, keder, havf ve dehşet fırtınaları da eksik olmaz.
  • Vecdi, zikr ü fikrin kalbe galebe çalması esnasında ruhun, aşkın feveranlarına tahammülden aciz olması şeklinde yorumlayanlar da olmuştur. Cenâb-ı Hakk’ın celâlî ve cemâlî tecellîlerinden bol bol hissemend olan kalbin duyup yaşadığı hayret, heyecan ve ürperti de vecd adına ortaya atılan yorumlar arasında.
  • Vecd, vücûddan farklı bir hâlettir. İleride anlatılacağı üzere vücûd; nefsin te’sir dairesini aşıp bütün bütün cismaniyetten sıyrılarak ‘bî kem u keyf’ hakikî matlûba zaferyâb olmaya mukabil, vecd; kalbin beklenmedik bir anda, sürpriz olarak muhabbet, şevk, iclâl ve tâzim gibi ahvâlin feveranı keyfiyetidir ki, bunun bir kadem ötesinde de, sürekli evrâd ü ezkârın semeresi sayılan ‘mevâcîd’ hakikati gelir.
  • Vecd, genelde iki şekilde tezahür eder:
  • 1) İlâhî bir kısım vâridat ve tecellîyât-ı Sübhâniye’nin, insan kalbinde, onun kast ve iradesi taalluk etmeksizin tekellüfsüz hâsıl olmasıdır ki; biz buna, yerinde ‘mükâşefe’ de deriz ki; ve böyle bir doğuş veya mükâşefeyi bir kısım esbap ve emare ile irtibatlandırmak söz konusu değildir.
  • 2) İnsanın bütün benliğini saran ve onda ağlama, haykırma, ürperme hisleri hâsıl eden bir zevk ü şevk veya dehşet ü hayret tecellîsidir ki, halka-i zikir ve hatme yapılan mahallerde, hakikat ilminin müzakere edildiği meclislerde çok görülür.
  • Bu türlü vâridat ve tecellîlerin, açıktan herhangi bir sebebe iktiran etmeyip külfetsiz zuhûr edenine ‘vecd’ denir ki, Konyalı Zerkûbî’nin çekiçlerinin sesinden Hazreti Mevlânâ’nın coşup:
  • ‘Su ve balçığa bağlanmış cânlar, su ve balçıktan kurtulunca, aşkın hava ve esintileriyle raksetmeye başlar ve dolunay gibi noksansız olurlar.’ demesi bu cümledendir.”1)
  • “Sofiye, başlıca iki gruba ayrılır:
  • 1- İlim yörüngeli hareket edip, mârifet kanatlarıyla vuslat arayanlar.
  • 2- Mücerred zevk, vecd ve keşif yolunda gidenler.
  • Evvelkiler, ilim ve mârifet kanatlarıyla ‘seyr ilallah’, ‘seyr fillâh’ ve ‘seyr anillâh’ ufuklarında bitmeyen bir yolculuk yaşar ve ömürlerini ‘Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ın üveykleri olarak sürdürürler.. varlığın içinde müşâhede ettikleri her tebeddül, her tağayyür, her tekevvün onlara Hz. Kudret ve İrade’den yüzlerce mesaj sunar, her hâdise onlara ayrı ayrı dillerle çok farklı nağmeler fısıldar.
  • İkincilere gelince, bunlar da, seyr-i sülûk ve zühdlerinde ciddî olmakla beraber, keşif, kerâmet, zevk, vecd, tevâcüd peşinde olduklarından zaman zaman hedeften zuhûl ile ‘kurb’ ikliminde ‘bu’d’ yaşayabilirler. Birinci yol, Kur’ân’ın rehberliği altında yürüyen velâyet-i kübrâ temsilcilerinin yolu; ikinci yol ise, temelde Kur’ân ve sünnet yörüngeli olsa da, yer yer arzular, hisler, beklentiler öne çıktığından önceki yol kadar selâmetli değildir.”2)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 245–246.
2)
A.g.e. s. 47.
vecd.txt · Son değiştirilme: 2023/12/23 16:14 Değiştiren: Editör