Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


alem-i_ervah

Âlem-i Ervah

  • Ruhlar âlemi.
  • “Acaba geçici, âdi, bekâsız, ehemmiyetsiz şeylerde böyle muhafaza edilirse, âlem-i gaybda, âlem-i âhirette, âlem-i ervâhta rubûbiyet-i âmmede mühim semere veren beşerin amelleri hıfz içinde gözetilmek sûretiyle, ehemmiyetle zaptedilmemesi kabil midir! Hayır ve asla!”1)
  • “… âlem-i gaybın bir nev’i olan âlem-i ervâh, ayn-ı hayat ve madde-i hayat ve hayatın cevherleri ve zâtları olan ervâh ile dolu olması, elbette mâzi ve müstakbel denilen âlem-i gaybın bir diğer nev’i de ve ikinci kısmı dahi, cilve-i hayata mazhariyetini ister ve istilzâm eder.”2)
  • “Acaba, maddeden mücerred ve muallâ.. ve tahdid-i kayıt ve zulmet-i kesâfetten münezzeh ve müberrâ.. ve şu umum envâr ve bütün nûrâniyât, O’nun envâr-ı kudsiye-i esmâsının bir kesif zılâli.. ve umum vücut ve bütün hayat ve âlem-i ervâh ve âlem-i misâl, nim-şeffaf bir ayna-yı cemâli, ve sıfâtı muhîta ve şuûnâtı külliye olan bir Zât-ı Akdes’in irâde-i külliye ve kudret-i mutlaka ve ilm-i muhîtle tecelli-i sıfâtı ve cilve-i ef’âli içindeki teveccüh-i ehadiyetinden hangi şey saklanabilir, hangi iş ağır gelebilir, hangi şey gizlenebilir, hangi fert uzak kalabilir, hangi şahıs külliyet kesbetmeden O’na yanaşabilir?”3)
  • “Hâlık-ı Rahîm ve Rezzâk-ı Kerîm ve Sâni-i Hakîm; şu dünyayı âlem-i ervâh ve ruhâniyât için bir bayram, bir şehrâyin suretinde yapıp bütün esmâsının garâib-i nukûşuyla süslendirip küçük-büyük, ulvî-süflî her bir ruha, ona münasip ve o bayramdaki ayrı ayrı hesapsız mehâsin ve in’âmâttan istifade etmeğe muvâfık ve havâs ile mücehhez bir cesed giydirir, bir vücûd-u cismânî verir, bir defa o temâşâgâha gönderir.”4)
  • “O yolculuk insanın yolculuğu] ise; âlem-i ervâhtan, rahm-ı mâderden, gençlikten, ihtiyarlıktan, kabirden, berzâhtan, haşirden, köprüden geçen ebedü’l-âbâd tarafına bir yolculuktur.”5)
  • “… şu âlem-i berzahta, âlem-i ervâhta bulunan ve âhirete gitmek için bekleyen hadsiz ervâh-ı bâkiye kafileleri ile bizim mabeynimizdeki mesâfe o kadar ince ve kısadır ki, bürhân ile göstermeğe lüzum kalmaz. Hadd ü hesaba gelmeyen ehl-i keşfin ve şuhûdun onlarla temas etmeleri, hattâ ehl-i keşfe’l-kuburun onları görmeleri, hattâ bir kısım avâmın da onlarla muhabereleri ve umumun da rüya-yı sâdıkada onlarla münasebet peyda etmeleri, muzaaf tevâtürler suretinde âdeta beşerin ulûm-u müteârifesi hükmüne geçmiştir. Fakat şu zamanda maddiyyûn fikri herkesi sersem ettiğinden, en bedihî bir şeyde zihinlere vesvese vermiş.”6)
  • “… her vakit semâvâttan melâikeleri yere gönderen ve bazı vakitte insan suretine vaz’eden (Hazreti Cibril’in “Dıhye” suretine girmesi gibi) ve ruhanîleri âlem-i ervahtan gönderip beşer suretine temessül ettiren, hatta ölmüş evliyaların çoklarının ervahlarını cesed-i misâliyle dünyaya gönderen bir Hakîm-i Zülcelâl…”7)
  • “Eğer o zîruhlar zevilukûlden ise zaten saadet-i ebediyeye ve maddî ve mânevî kemâlâta medar olan âlem-i bekâya ve o Sâni-i Hakîm’in dünyadan daha güzel, daha nurâni olan âlem-i berzah, âlem-i misal, âlem-i ervah gibi diğer menzillerine, başka memleketlerine bir seyr u seferdir; bir mevt ü adem ve zeval ü firak değil, belki kemâlâta kavuşmaktır.”8)
  • “… melâikeler âlem-i şehâdetin envâına göre müekkeldirler, âlem-i ervahta o envâın tesbihatlarını temsil ediyorlar.”9)
  • “… semâvât âlemi, yalnız âlem-i cismanîye bakmıyor; belki âlem-i ervâhı ve âlem-i melekûtu tazammun ettiğinden, bir cihette perde altında âlem-i şehâdeti ihâta etmiştir.”10)
  • “… insanın rûhu âlem-i ervâhtan ve hâfızaları Levh-i Mahfuz ’dan ve kuvve-i hayaliyeleri âlem-i misâlden; ve hâkezâ her bir cihazı bir âlemden haber veriyorlar.”11)
  • “Ben hem kendimi, hem sizi, hem Risale-i Nur’u tâziye ve merhum Hâfız Ali’yi ve Denizli Mezaristanı’nı tebrik ediyorum. Meyve Risalesi’nin hakikatini ilmelyakîn ile bilen bu kahraman kardeşimiz, aynelyakîn ve hakkalyakîn makamına çıkmak için, kabre cesedini bırakıp melekler gibi yıldızlarda, âlem-i ervahta seyahate gitti ve tam vazifesini yapıp terhisle istirahate çekildi.”12)
  • “Taayyün, bir nesnenin ilim âleminde veya gayb-ı mutlakta başkalarından ayrıştırılarak müteayyin ve mütemeyyiz olmasından ibarettir. Hakikat-i Ahmediye, böyle bir taayyünle sâbıklar sâbıkı ve kendinden sonraki bütün ilmî taayyünlerin de esası ve hakikatidir. Bu yüce taayyünden sonra bir ‘taayyün-ü sânî’ ve bir ‘taayyün-ü sâlis’ten de söz edilir ki, sofîler, ikinci taayyüne âlem-i ervâh ve üçüncü taayyüne de âlem-i şehadet demişlerdir.”13)
  • “Sözlüklerin berzaha yükledikleri; iki şey arasındaki hâil, iki denizi birbirinden ayıran dil, hâciz ve engel gibi mânâların yanında ona, dünya ile ahireti birbirine bağlayan özel koridor: Ölümle başlayıp kabir hayatıyla devam eden ve gidip haşr u neşre dayanan uhrevî vetire; âlem-i ervâh ve meânî-i mücerrede ile cismaniyet âleminin iltisak noktası; kalb ve ruh ufkuyla nefsanî hayat ortasındaki geçit diyenler de olmuştur.” 14)
  • Âlem-i ervahta (ruhlar âlemi) idik, rahm-i mâdere (ana rahmi) düştük, bir sperm ile bir yumurtanın buluşmasıyla “ben” dediğimiz bir varlık olduk Allah’ın (celle celâluhu) nihayetsiz kudretiyle.”15)
  • “İnsanlığın babası Hazreti Âdem’in sulbünden kıyamete kadar gelecek bütün zürriyetini çıkarıp onlara, ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ dedi. Onlar da: ‘Elbette’ dediler. Ve o gün takdir kalemi, kıyamete kadar olacak şeyleri yazdı, bitirdi. Bu son izah aslında çeşitli tariklerden hadis olarak rivayet edilmiştir. Tefsircilerin ekserisi bunu kabul ettikleri gibi, Müslümanlar arasında en yaygın inanç da budur. Bütün insanların aslını teşkil eden genlerin, bütün insanların babasının sulbüne sığabileceğini genetik biliminden öğrenmekteyiz. Allah ruhlar âleminde bu ilk ahdi almış olup, bizlerin ‘kalû belâ’dan beri Müslüman olmamıza mâni yoktur. Allah’ın kudreti böyle yapmayı dilemişse öyledir. Vallahu a’lem.”16)

Dipnotlar

1)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 82.
2)
A.g.e. s. 118.
3)
A.g.e. s. 208.
4)
A.g.e. s. 216.
5)
A.g.e. s. 348.
6)
A.g.e. s. 561–562.
7)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 59.
8)
A.g.e. s. 326.
9)
A.g.e. s. 398.
10)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 342.
11)
A.g.e. s. 439.
12)
Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 319.
13)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri-4, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 222.
14)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 536.
15)
M. Fethullah Gülen, Kırık Testi-1, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 210.
alem-i_ervah.txt · Son değiştirilme: 2023/03/29 15:29 Değiştiren: Editör