Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


zuhre

Zühre

  • Çiçek. Nefsinin kalın ve koyu perde olması sonucu, hakikati değil kendindeki renkleri aksettiren.
  • “… sen, ey dünyayı unutmayan ve maddiyata tevağğul eden ve nefsi kesafet peyda eden arkadaş! Sen ‘Zühre’ ol. Nasıl ki o ‘Zühre çiçeği’, ziyâ-yı şemsten inhilâl etmiş bir renk alıyor. Ve o bir renk içinde şemsin timsâlini karıştırıp kendine zînetli bir suret giydiriyor. Zira senin istidatın dahi ona benzer.”1)
  • “Ey Zühre-misâl! Sen gidiyorsun, fakat çiçek olarak git. İşte gittin. Terakki ede ede, tâ bir mertebe-i külliyeye geldin. Güya bütün çiçeklerin hükmüne geçtin. Hâlbuki, ‘Zühre’ kesif bir aynadır. Onda ziyâdaki yedi renk inhilâl ve inkisar eder, şemsin aksini gizler. Sen, sevdiğin güneşin yüzünü görmekte muvaffak olamazsın. Çünkü; kayıtlı olan renkler, hususiyetler, dağıtıyor, perde çekiyor, gösteremiyor. Sen şu hâlde suretlerin, berzahların ortaya girmesiyle neşet eden firâktan kurtulamazsın.
  • Lâkin bir şart ile kurtulabilirsin ki, sen kendi nefsinin muhabbetine dalmış olan başını kaldırasın ve nefsin mehâsini ile telezzüz ve iftihar eden nazarını çekesin, gökyüzündeki güneşin yüzüne atasın. Hem, baş aşağı celb-i rızık için toprağa bakan yüzünü, yukarıdaki şemse çeviresin. Çünkü; sen, onun aynasısın. Vazifen, aynadarlıktır. Bilsen, bilmesen, hazine-i rahmet kapısı olan toprak tarafından senin rızkın gelecektir.
  • Evet nasıl bir çiçek, güneşin küçücük bir aynasıdır. Şu koca güneş dahi gök denizinde Şems-i Ezelî’nin “Nur” isminden tecelli eden bir lem’anın katre-misâl bir aynasıdır.”2)
  • “… mesela, sizde kemâl mertebede manevî derinliğe götürecek bir his kabiliyeti var. Ancak bunu pratik ile takviye etmeniz lâzım ki bir işe yarasın. Evet, sizi uzun boylu kapıda tutmadan postta ya da sedirde oturtmazlar. Kaldı ki, sedir de istidadınıza göre olur. Evet, katre iseniz katre, reşha iseniz reşha, zühre iseniz zühre makamına oturtulursunuz. Yani tamamen kalbî de olsa hissiyatlar pratik ve tecrübe ile bütünleşmelidir. Bu da iman ve İslâm’a hizmet ve bunların pratiğe dökülmesiyle mümkün olur.”3)
  • İnsanın terakki adına vird-i zeban ettiği esmânın, yine onun, mahiyet, kabiliyet ve gerçek kimliği ve Allah tarafından onun mahiyetine konan renklerle çok alâkası vardır. Meselâ ben ne kadar çok istesem de bir başkasının seviyesini yakalamam mümkün değildir. Çünkü o, doğrudan doğruya duru ve berzahsız esmâ-i ilâhiye, sıfât-ı ilâhiye ve şe’n-i Rubûbiyet’e açık bir insandır ve âdeta peyke binmiş gibi Allah’a yükselir. Bu hakikat, Yirmi Dördüncü Söz’deki Zühre, Katre, Reşha meselelerinde ifade edilmiştir. Zühre yırtılsa, dökülse ve parçalansa da güneşle olan münasebetini değiştiremez. Çünkü güneş, onun renklerinde istihale ederek kendisini ona hissettirir. Yine katre, ne yaparsa yapsın bir reşhanın güneşle münasebetini yakalayamaz. Çünkü o bir cisimdir ve onu, ancak gözbebeğinin içine alabilir.”4)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 360.
2)
A.g.e. s. 360.
3)
M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla-1, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 195–196.
4)
M. Fethullah Gülen, Prizma-3, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 213–177.
zuhre.txt · Son değiştirilme: 2024/07/18 11:56 Değiştiren: Editör