Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


bidat

Bid’at

  • “Dinde olmayıp da sonradan ihdas edilen düşünce ve amel mânâsına gelen bu kelime farklı farklı tarif edilmiştir. Meselâ: ‘İbadet kasdıyla Efendimiz veya Hulefa-i Raşidin’in yapmadığını yapmak’ veya ‘Resûl-i Ekrem ve Raşid halifelerden sonra ortaya çıkan ve Efendimiz’in herhangi bir sünnetini ortadan kaldırmayan ibadet ve iyi ameller’ bu cümledendir. Bid’at hususunda bazı ulema oldukça sert, bazıları da bir hayli yumuşaktır. Üstad Bediüzzaman’ın tespiti itidal remzidir: Dinde ihdas edilen şeyler, usûl itibarıyla herhangi bir disipline muhalif değilse o bid’at-ı hasene; aslını da faslını da temel prensiplerle telif etme mümkün değilse o da bid’at-ı seyyiedir.”1)
  • “Size Allah’tan korkmayı tavsiye ediyorum ve başınızda bulunan siyahî bir köledahi olsa, dinleyip itaat etmeyi de. İçinizden ömrü olanlar, ileride pek çok ihtilaflar görecektir. Siz, benim yolumu ve raşid halifelerin yolunu yol edinin ve bu yolu, azı dişlerinizle tutar gibi sımsıkı tutun. Bid’atlardan ise sakının. Muhakkak her bid’at dalâlettir.”2)
  • “Dinin içine yeni bir şey sokulamaz. Zira dine girecek her bid’at, bir sünnetin öldürülmesi demektir.”3)
  • “İbadet kasdı taşıdığı ve halka öyle mâl olduğu için, türbelere, mezarlara bez bağlamak ve mum yakmak bid’attır ve haramdır. Hele hele türbedeki zata duasında, ‘Benim şu günahlarımı bağışla, affet!’ deme küfürdür, dalâlettir ve şirktir. Bununla beraber, o yüce şahsiyetleri âdâbı gereğince ziyaret etme, dualar okuma ve şefaat ehlinden de onların şefaatine mazhar olmayı Allah’tan dilemede hiçbir mahzur yoktur.”4)
  • “İmam Rabbânî gibi eazım-ı eimme, bid’at-ı haseneyi kabul etmezler. Ancak, kabul eden bir hayli ulema da var. Onların tariflerine bakılırsa, bid’at-ı hasene, aslı dinde olup faslı şer’an formüle edilmeyen şeylerden ibaret amel demektir. Bid’at-ı seyyie ise, hem aslı hem de formülü dinde olmayan demektir.”5)
  • “Ahkâm-ı ubûdiyette yeni îcâdlar bid’attır. Bid’atlar ise, اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دينَكُمْ sırrına münâfî olduğu için, merduttur. Fakat, tarîkatte evrâd ve ezkâr ve meşrebler nev’inden olsa ve asılları Kitap ve Sünnet’ten ahzedilmek şartıyla ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı sûrette olmakla beraber, mukarrer olan usûl ve esasât-ı sünnet-i seniyyeye muhalefet ve tağyir etmemek şartıyla, bid’a değillerdir. Lâkin bir kısım ehl-i ilim, bunlardan bir kısmını bid’aya dâhil edip, fakat ‘bid’a-yı hasene’ nâmını vermiş.”6)
1)
M. Fethullah Gülen, Kur’ân’dan İdrake Yansıyanlar, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 75.
2)
Tirmizî, İlim, 16; Ebû Dâvûd, Sünnet, 5; Beyhakî, Es-Sünenü’l-Kübrâ, 10/114.
3)
M. Fethullah Gülen, Sonsuz Nur, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 292.
4)
M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla-1, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 322.
5)
M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla-2, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 314.
6)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 72.
bidat.txt · Son değiştirilme: 2023/08/04 12:18 Değiştiren: Editör