Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


tefviz

Tefviz

  • Allah’a güven ve itimat ile başlayıp, kalben beşerî güç ve kuvvetten teberri kuşağında sürdürülen ve neticede her şeyi Kudreti Sonsuz’a havale edip vicdânen itimad-ı tâmmeye ulaşma ile sona eren âlem-i emre ait ahvâl veya rûhanî seyrin mebdeine ‘tevekkül’, iki adım ötesine ‘teslim’, bir tur ilerisine ‘tefviz’ ve müntehâsına da ‘sika’ denir.”1)
  • Tevekkül; sebepler dairesinde arızasız esbâba riâyet edip, sonra da Kudreti Sonsuz’un üzerimizdeki tasarrufunu intizardır ki, iki adım ötesi, çok Hak dostu tarafından ‘gassâlin elindeki meyyit’ sözüyle ifadelendirilen teslim mertebesidir. Birkaç kadem ötede ise, her şeyi bütün bütün Allah’a havale edip, yine her şeyi O’ndan bekleme makamı sayılan tefviz gelir. Tevekkül, bir başlangıç, teslim onun neticesi, tefviz de semeresidir. Bu itibarla da, tefviz hem daha geniş hem de müntehîlerin hâline daha uygundur. Zira onda, insanın, kendi havl ve kuvvetinden teberri etmesinin -ki bu teslim mertebesidir- ötesinde, لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللهِ ufkuna ulaşıp, o kenz-i mahfîyi her an içinde duyması ve kendi güç, kuvvet ve servetine bedel, لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللهِ olan cennetin hususî hazinelerine sahip olması ve onlarla gınâya ermesi söz konusudur. Diğer bir mânâda bu, hak yolcusunun, vicdanındaki nokta-i istinat ve nokta-i istimdadın ihtarıyla, aczini, fakrını duyup, hissettikten sonra ‘Tut beni elimden; tut ki, edemem Sensiz!’ diyerek o biricik güç, irade ve meşîet kaynağına yönelmesidir.
  • Tevekkül; dünyevî olsun, uhrevî olsun, ferdin kendi maslahatlarına Rabbini vekil kabul etmesi ise; tefviz, bu vekâletin arkasındaki asaleti vicdânî bir şuurla itirafın adıdır.”2)
  • “… tevekkül; hemen herkes için Hakk’a itimat ve güvenmenin adı; teslim, kalbî ve rûhî hayata uyanmışların hâli; tefviz ise, esbap ve tedbire takılmamanın unvanıdır ki, haslar-üstü haslara mahsus bir hâl veya makamdır. Tefviz semasında seyahat eden hak yolcusu, zâhiren tedbir ve sebeplerle meşgul olsa da, bu iştigal sırf esbap dairesinde bulunmanın gereği ve onun da, Hak karşısındaki memuriyetinden ötürüdür. Aksine, öyle yapmayıp da onları doğrudan doğruya nazara alsa, semaların üveyki iken arzın sürüm sürüm sürünen haşereleri hâline gelir.”3)
  • Tefviz en yüksek mertebe, sika en âlî makamdır. Bu mertebeyi tutan ve bu makamın hakkını veren, sadece aklıyla, mantığıyla, inançlarıyla değil, bütün zâhir ve bâtın duygularıyla Hakk’ın emir ve iş’ârlarında erir ve O’na bir mir’ât-ı mücellâ olur ki, mertebeler üstü bu mertebenin kendine göre bir kısım emâreleri de vardır:
  • 1. Tedbiri takdir içinde görüp sükûnet bulmak,
  • 2. İradesini gerçek iradenin gölgesi bilip asla yönelmek,
  • 3. Kahrı, lütfu aynı görüp bütün benliğiyle kazaya rızâ göstermek, bunlardan bazılarıdır.
  • Bu mânâda tefvizi, Minhâc sahibi şöyle resmeder:
  • ‘Ben her işimi Sevgili’ye bıraktım; artık O ister beni ihyâ eder, isterse itlâf.’ Bir güzel söz de Enderûnî Vâsıf’tan:
  • ‘Gelir elbet zuhûra ne ise hükm-i kader
  • Hakk’a tefviz-i umûr et ne elem çek, ne keder.’
  • Tefvizle alâkalı sözlerin en güzellerinden birini de:
  • ‘Hak şerleri hayreyler,
  • Sen sanma ki gayreyler,
  • Ârif ânı seyr eyler.
  • Mevlâ görelim neyler,
  • Neylerse güzel eyler.
  • Sen Hakk’a tevekkül ol,
  • Tefviz et ve rahat bul,
  • Sabreyle ve râzı ol
  • Mevlâ görelim neyler,
  • Neylerse güzel eyler.’
  • matlaıyla başlayan tefviznâmesinde İbrahim Hakkı söyler.”4)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 115.
2)
A.g.e. s. 115–116.
3)
A.g.e. s. 116.
4)
A.g.e. s. 118–119.
tefviz.txt · Son değiştirilme: 2024/05/05 13:54 Değiştiren: Editör