Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


hiss-i_kablel-vuku

Hiss-i Kable’l-Vuku

  • Özsezi. Bir olayı önceden hissedebilme.
  • “Rüya-yı sâdıka, hiss-i kable’l-vukuun fazla inkişafıdır. Hiss-i kable’l-vuku ise herkeste cüz’î-küllî vardır.. hatta hayvanlarda dahi vardır. Hatta bir zaman ben, bu hiss-i kable’l-vukuu –zâhirî ve bâtınî meşhur duygulara ilâve olarak– insanda ve hayvanda ‘sâika’ ve ‘şâika’ nâmıyla –aynı sâmia ve bâsıra gibi– iki hiss-i âheri ilmen bulmuştum. Ehl-i dalâlet ve ehl-i felsefe, o gayr-i meş’ur hislere hata ederek, ahmakçasına ‘sevk-i tabiî’ diyorlar. Hâşâ, sevk-i tabiî değil, belki bir nevi ilham-ı fıtrî olarak insan ve hayvanı kader-i ilâhî sevk ediyor. Meselâ, kedi gibi bazı hayvan, gözü kör olduğu vakit, o sevk-i kaderî ile gider, gözüne ilâç olan bir otu bulur, gözüne sürer, iyi olur.
  • Hem rûy-u zeminin sıhhiye memurları hükmünde ve bedevî hayvanâtın cenazelerini kaldırmakla muvazzaf kartal gibi âkilü’l-lâhm kuşlara, bir günlük mesafeden bir hayvan cenazesinin vücudu, o sevk-i kaderî ile ve o hiss-i kable’l-vuku ilhamıyla ve o sâika-yı ilâhî ile bildirilir ve bulurlar.
  • Hem yeni dünyaya gelmiş bir arı yavrusu, yaşı bir gün iken, havada bir günlük mesafeye gider, havada izini kaybetmeyerek o sevk-i kaderî ile ve o sâika ilhamıyla döner, yuvasına girer.
  • Hatta, herkesin başında çok defa tekerrür ediyor ki; birisinden bahsediyorken, âni kapı açılarak, tahminin fevkinde aynı adam gelir. Hatta, Kürtçe durûb-u emsâldendir: نَاڤِ گُرْبِينَه پَالاَنْدَارْ لِى وَرِينَـه Yani, ‘Kurdun bahsini ettiğin zaman topuzu hazırla, vur; çünkü kurt geliyor!’ Demek, bir hiss-i kable’l-vuku ile latîfe-i rabbâniye, icmâlen o adamın gelmesini hisseder. Fakat, aklın şuuru ihata etmediği için kasten değil, ihtiyârsız olarak bahsetmeye sevk eder. Ehl-i feraset, bazen keramet gibi geldiğini beyan eder. Hatta bir zaman bende şu nevi hassasiyet fazla idi. Bu hâli bir düstur içine almak istedim, fakat yakıştıramadım ve yapamadım. Fakat, ehl-i salâhatte ve bahusus ehl-i velâyette bu hiss-i kable’l-vuku fazla inkişaf eder, kerametkârâne âsârını gösterir. İşte, umum avâm için dahi bir nevi velâyete mazhariyet var ki, rüya-yı sâdıkada evliya gibi, gaybî ve istikbalî olan şeyleri görüyorlar.”1)
  • “… en hafî umûr-u gaybiye vukûa geldikte veyahut vukûa yakın olduktan sonra hiss-i kable’l-vukûun bir nev’iyle bilinir. O, gaybı bilmek değil; belki o, mevcudu veya mukarrebü’l-vücudu bilmektir.”2)
  • “Yedi yaşından on yaşına kadar mâsum çocuklar, faytonla gezdiğim vakit, beni görünce koşuşup ellerime sarılmalarının hikmeti nedir?’ diye hayret ediyordum. Birden ihtar edildi ki; küçük mâsumlar tâifesi, bir hiss-i kable’l-vuku ile Risale-i Nur’la saadet bulacaklarını ve tehlike-i mâneviyelerden kurtulacaklarını hissettiklerini anladım.”3)

Dipnotlar

1)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 393–394.
2)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 139.
3)
Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 431.
hiss-i_kablel-vuku.txt · Son değiştirilme: 2024/02/21 20:43 Değiştiren: Editör