Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


tabiun

Tabiûn

  • “Tâbi olmak, peşinden gitmek, görüşlerini benimsemek gibi manalara gelen ve tekili ‘tebia’ olan bu kelime, hadis usulünde, Allah Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) ashabından herhangi birisi ile görüşüp ondan hadis rivayet eden kimselere verilen isimdir.”1)
  • Sahabe-i kiramı takip eden kuşağa ‘tabiûn’ denir. Bu kuşağa tabiûn (izleyenler, tabi olanlar) denmesinin sebebi, hem Ashab-ı Kiram’dan hemen sonra gelmiş olmaları hem de Sahabe’yi büyük bir titizlik, ciddiyet ve itina ile takip etmeleridir. Bu dönemin büyükleri, İslâm’ı en doğru şekilde anlayıp yaşamış olan Peygamber Dostları tarafından yetiştirilmişlerdi. Sahabe devrinde rastlanmayan pek çok fikrî cereyana ilk defa onlar muhatap olmuş; bu akımlarla mücadele ederek, Sahabe’den devraldıkları sahih İslam anlayışının zedelenmemesi ve gelecek nesillere doğru aktarılması konusunda mühim hizmetlerde bulunmuşlardı.”2)
  • Sahabe ve tabiûn, Kur’ân-ı Kerîm’in bir hakikatini tam kavrayabilmek için, günlerce, haftalarca, aylarca, hatta senelerce bu hakikatin arkasından koşuyor, onu bulacağı âna kadar durup dinlenme bilmiyordu.”3)
  • Sahabe, tâbiûn ve onları takip edenler, her şeyi Kur’ân’da görüyor ve her şeyi onda bulmanın mümkün olduğuna inanıyorlardı. Elbette bütünüyle Kur’ân’a yabancı olanlar, benim bu ifadelerimi abartılı bulacak ve yadırgayacaklardır ama bu, onların kendi meseleleridir. Böylelerinin, yabancı ve yabani oldukları bir konuda yanlış değer hükümlerine varmaları gayet normaldir.”4)
  • “Asr-ı Saadetle insanlığın tanıdığı vera, tâbiûn ve tebe-i tâbiîn döneminde âdeta semavîleşti ve her mü’minin gaye-i hayali hâline geldi. Bu dönemde idi ki, Bişr-i Hâfî’nin kızkardeşi, Ahmed İbn Hanbel’e gelerek: ‘Yâ İmam! Ben çok defa dam üstünde iplik büküyorum. Bazen de devlet memurları ellerinde meşaleler oradan geçiyorlar ve elimde olmayarak o ışıktan da istifade etmiş oluyorum; bu ipliğe haram karışıyor mu?’ deyince, koca imam hıçkıra hıçkıra ağlar ve ‘Bişr-i Hâfî’nin hânesine, şüphenin bu kadarcığı bile bulaşmış bir şey girmemeli.’ fetvasını verir. Ve yine bu dönemde idi ki, gözü bir kere harama ilişen biri, bütün bir ömür boyu ‘Günahım!’ deyip feryat ediyordu. Evet bu dönemde idi ki, bilmeyerek haram bir lokmanın girdiği mide, istifrâğa zorlanıyor ve bunun için günlerce gözyaşı dökülüyordu.”5)

Ayrıca Bakınız

Diğer Diller

Dipnotlar

1)
Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözcüğü, Ankara: Diyanet Vakfı Yayınları, 1992, s. 381.
2)
M. Fethullah Gülen, Ölümsüzlük İksiri, (Kırık Testi-7), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 222.
3)
M. Fethullah Gülen, Fatiha Üzerine Mülâhazalar, İstanbul: Nil Yayınları, 2010, s. 34–35.
4)
M. Fethullah Gülen, Kur’ân’ın Altın İkliminde, İstanbul: Nil Yayınları, 2010, s. 47.
5)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 101.
tabiun.txt · Son değiştirilme: 2023/10/10 18:18 Değiştiren: Editör