Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


camiiyet

Câmiiyet

  • Kapsayıcı olma.
  • “Şimdi hayatının sırr-ı hakikati şudur ki: Tecellî-i ehadiyete, cilve-i samediyete aynalıktır. Yâni, bütün âleme tecelli eden esmânın nokta-yı mihrâkiyesi hükmünde bir câmiiyetle Zât-ı Ehad-i Samed’e aynalıktır.”1)
  • “… her bir şahs-ı insanî, mahiyetinin câmiiyetiyle ve küllî şuûruyla ve umumî tasavvuratıyla bir şahıs iken, bir nev’ hükmüne geçmiştir.”2)
  • İnsanın câmiiyeti ve şecere-i kâinatın en münevver meyvesi olduğundan, bütün kâinatta cilveleri tezahür eden esmâ-yı hüsnâyı, birden ayna-yı ruhunda gösterebilmesi cihetiyle Cenâb-ı Hak, tecelli-i Zât’ıyla ve esmâ-yı hüsnânın âzamî mertebede, nev’-i insanın mânen en âzam bir ferdine, tecelli-i âzam tezahür eder ki; bu tezahür ve tecelli, Mi’râc-ı Ahmedî (aleyhissalâtü vesselâm) sırrıdır ki; O’nun velâyeti, risâletine mebde’ olur.”3)
  • İnsan, mâhiyet-i câmiiyeti itibârıyla mevcûdâtın hemen ekserisiyle alâkadardır. Hem insanın mâhiyet-i câmiasında hadsiz bir istidâd-ı muhabbet dercedilmiştir. Onun için insan da umum mevcûdâta karşı bir muhabbet besliyor.”4)
  • “… zeminin yüzünde öyle bir hâtem-i rahmet ve sikke-i ehadiyet bulunduğu gibi, insanın mâhiyet-i mâneviyesinin sîmâsında dahi öyle bir sikke-i rahmet vardır ki; küre-i arz sîmâsındaki sikke-i merhamet ve kâinat sîmâsındaki sikke-i uzmâ-yı rahmetten daha aşağı değil. Âdetâ bin bir ismin cilvesinin bir nokta-yı mihrâkiyesi hükmünde bir câmiiyeti var.”5)
  • “… hayatın öyle bir câmiiyeti var; âdetâ umum kâinata tecelli eden ekser esmâ-yı hüsnâyı kendinde gösteren bir câmi ayna-yı ehadiyettir. Bir cisme hayat girdiği vakit, küçük bir âlem hükmüne getirir; âdetâ kâinat şeceresinin bir nevi fihristesini taşıyan bir nevi çekirdeği hükmüne geçiyor. Nasıl ki bir çekirdek, onun ağacını yapabilen bir kudret in eseri olabilir; öyle de, en küçük bir zîhayatı halk eden, elbette umum kâinatın Hâlıkıdır.”6)
  • “Zât-ı Hayy-ı Kayyûm, bu kâinatta insanı irade etmiş ve kâinatı onun için yaratmış denilebilir. Çünkü insan, câmiiyet-i tâmme ile bütün esmâ-yı ilâhiyeyi anlar, zevk eder. Hususan rızıktaki zevk cihetiyle pek çok esmâ-yı hüsnâyı anlar. Hâlbuki melâikeler, onları o zevk ile bilemezler.
  • İşte, insanın bu ehemmiyetli câmiiyetidir ki: Zât-ı Hayy-ı Kayyûm, insana bütün esmâsını ihsâs etmek ve bütün envâ-ı ihsânâtını tattırmak için öyle iştihalı bir mide vermiş ki, o midenin geniş sofrasını hadsiz envâ-ı mat’ûmâtıyla kerîmâne doldurmuş.”7)
  • “Âdetâ insan, câmiiyetiyle kâinatın küçük bir fihristesi ve bir misâl-i musağğarası hükmünde olup umum esmânın nakışlarını gösteriyor.”8)
  • “Hem hususî olarak bir ilm-i Kur’ânî ve hikmet-i imaniye verdi. Ve o ihsanı ile çok mahlûkat üstüne bir tefevvuk verdi… Ve sâbık noktalar gibi çok cihetlerle öyle bir câmiiyet vermiş ki, ehadiyetine ve samediyetine tam bir ayna.. ve küllî ve kudsî rubûbiyetine geniş ve küllî bir ubûdiyet ile mukabele edebilen bir istidat vermiş.”9)
  • “Rabbim birdir. Evet herkesin bütün saadetleri, bir Rabb-i Rahîm’e olan teslimiyete bağlıdır. Aksi takdirde pek çok rablere muhtaç olur. Çünkü insan, câmiiyeti itibarıyla bütün eşyaya ihtiyacı ve alâkası vardır. Ve her şeye karşı (hissederek veya etmeyerek) teessürü, elemleri vardır. Bu ise tam cehennem gibi bir hâlettir. Fakat erbab tevehhüm edilen esbap yed-i kudretine bir perde olan Rabb-i Vâhid’e teslimiyet, firdevsî bir vaziyettir.”10)
  • “Nübüvvet, sıfât-ı rubûbiyete nâzır ve mazhar olduğundan, umumî bir câmiiyete mâliktir. Velâyet ise, hususî ve cüz’îdir.”11)
  • İnsanın fıtraten mâlik olduğu câmiiyetin acaibindendir ki: Sâni-i Hâkim şu küçük cisimde gayr-i mahdut envâ-ı rahmeti tartmak için gayr-i mâdud mizanlar vaz’etmiştir. Ve esmâ-yı hüsnânın gayr-i mütenâhi mahfî definelerini fehmetmek için gayr-i mahsur cihâzât ve âlât yaratmıştır.”12)
  • İnsanı fıtraten bütün hayvanlara tefevvuk ettiren câmiiyetinin meziyetlerinden biri, zevilhayatın Vâhibü’l-hayat’a olan tahiyye ve tesbihlerini fehmetmektir. Yani insan kendi kelâmını fehmettiği gibi iman kulağıyla zevilhayatın da belki cemâdâtın da bütün tesbihlerini fehmeder. Demek her şey sağır adam gibi yalnız kendi kelâmını anlar. İnsan ise bütün mevcudâtın lisanlarıyla tekellüm ettikleri esmâ-yı hüsnânın delillerini fehmeder. Binâenaleyh her şeyin kıymeti, kendisine göre cüz’îdir. İnsanın kıymeti ise küllîdir. Demek bir insan, bir fert iken bir nevi gibi olur.”13)
  • “Peygamberler, Allah’ın seçtiği ve özel donanımlı mükemmel insanlardır. Maddî-mânevî en güzel sıfatlarla donanmış bu insanlar, aynı zamanda herkesin kendisine örnek ve model kabul edeceği câmiiyete de sahiptirler.”14)
  • “Kur’ân’ın üslûbundaki garipliği iki kısımda mütalaa etmek mümkündür: Birincisi, harflerdeki, özellikle mukattaa harflerindeki büyüleyicilik; ikincisi de, Kur’ân’ın bütününde görülen o harikulâde câmiiyettir.”15)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 137.
2)
A.g.e. s. 564.
3)
A.g.e. s. 613.
4)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 17.
5)
A.g.e. s. 123.
6)
A.g.e. s. 418.
7)
A.g.e. s. 437.
8)
A.g.e. s. 439.
9)
Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 61.
10)
Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nûriye, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 45.
11)
A.g.e. s. 54–55.
12)
A.g.e. s. 194.
13)
A.g.e. s. 196.
14)
M. Fethullah Gülen, Yol Mülahazaları (Prizma-6), İstanbul: Nil Yayınları, 2007, s. 212.
15)
M. Fethullah Gülen, Kur’ân’ın Altın İkliminde, İstanbul: Nil Yayınları, 2010, s. 73–74.
camiiyet.txt · Son değiştirilme: 2023/12/18 11:34 Değiştiren: Editör