Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


kanun

Kanun

  • Emirle belirlenen, bağlayıcı, küllî ve değişmeyen kural.
  • “… görüyoruz ki: Vazifesinin bitmesiyle ömrüne nihayet verilen ve şu âlem-i şehâdetten göçüp giden her şeyin; Hafîz-i Zülcelâl, birçok suretlerini elvâh-ı mahfûza hükmünde olan hâfızalarda ve bir türlü misâlî aynalarda hıfzedip, ekser tarihçe-i hayatını çekirdeğinde, neticesinde nakşedip yazıyor. Zâhir ve bâtın aynalarda ibka ediyor. Meselâ: Beşerin hâfızası, ağacın meyvesi, meyvenin çekirdeği, çiçeğin tohumu, kanun-u hafîziyetin azamet-i ihâtasını gösteriyor.”1)
  • Ruh zîhayat, zîşuur, nuranî, vücud-u haricî giydirilmiş, câmi’, hakikatdar, külliyet kesbetmeğe müstaid bir kanun-u emrîdir.”2)
  • “Eğer nevilerdeki kanunlara Kudret-i Ezeliye haricî ve mahsûs vücud giydirseydi, onlar da ruh olurlardı ve eğer ruhu şuurdan tecrit etseydi, o da değişik nevilerdeki kanunlar gibi bir kanun olurdu.”3)
  • Din, fesat çıkarana ‘müfsit’ demiş ve onu lânetlemiş; devletler, milletler değişik kanun ve nizamlarla onu önlemeye çalışmış ve ahlâkçılar da ona karşı sürekli mücadele vermişlerdir; ama, her şeye rağmen o, varlığını sürdüregelmiştir.”5)
  • “Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), bir söz söylerken kıyamete kadar devam edecek şekilde söyler. O’nun vaz’ettiği kanunlar kıyamete kadar câridir.”6)
  • “… ruhun da bir besâteti vardır. Yani ruh maddeden mürekkep değildir. Aynı zamanda âlem-i halktan değil, Kur’ân’ın beyanıyla, âlem-i emirdendir. Yani o, atomların bir araya gelmesiyle hâsıl olan bir varlık değil; melâike-i kiram gibi Allah’ın emriyle meydana gelen, zîşuur nuranî kanunlardan ibarettir. Tohumdaki nemalanma kanunu, küreler ve atomlar, hatta çekirdekle elektronlar arasındaki çekme kanunu gibi ruh da bir kanundur. Fakat ruh şuurludur. Diğer kanunların ise hayat ve şuuru yoktur.”7)
  • “… ruh, haricî vücudu bulunan bir kanun ve şuurlu bir namustur; sabit ve daimî fıtrat kanunları gibi emir âleminden ve irade sıfatından gelmiş bir kanun ve namus. Hem ruh hem de kâinatta cârî diğer bütün kanunlar emir âleminden gelmiş aynı şeylerdir ve kaynakları, devamlılıkları itibarıyla da ikisinin hakikati aynı sayılır.”8)
  • “… tabiatta Allah’ın vaz’ ettiği tekvinî ve teşriî kanunlar ihlal edildiğinde ne yerde yürüme ne denizde yüzme ne de gökte bulunma imkânı kalmayacaktır.”9)
  • “… milleti kurtarma ve yüceltme gibi yüksek duygularla yola çıkanlar, her şeyden önce fıtrat kanunlarıyla zıtlaşmaya düşmekten tir tir titremelidirler. Tabiat kanunları, Yaratıcı’nın nurlu ve hikmet dolu bir kitabı olarak, her zaman başvurulması iktiza eden bir ibret dershanesidir. Kendini idrak etmiş, ruhuyla bütünleşmiş gönüller, bu dershanede hilkatin göz kamaştırıcı güzellik ve inceliklerini, taklit edilmeye şayeste kanunlarını ibretle mütalâa ve tetkikten zevk alırlar.”10)
  • “Hakk’ın sırlı birer mesajı sayılan fıtrat kanunları da hep, canlı-kanlı, münevver ruh ve dimağların yollarını ışıklandırıp, aydınlık iklimlere doğru onlara yol göstermelerine karşılık; yaşadığı devreye göre akort olamamış, beceriksiz, bedbin ve mefluç gönüllerin de inkırazını süratlendirmiştir.”11)
  • “Tebliğ ve irşad adamı, fıtrat kanunlarıyla kat’iyen çatışmamalı; tebliğ ve irşadında hep basireti esas almalıdır. Zira fıtrat, tekvînî âyetlerle tespit edilmiştir. Öyleyse insanlara sunulacak teklifler, tespit edilen bu kanunlar nazar-ı itibara alınarak sunulmalıdır. Yani tebliğde, insanın yaratılıştan getirdiği bazı hususiyetler nazara alınmalı ve söylenecek sözler bu ölçü ve prensipler içinde söylenmelidir. Aksi hâlde söylenen sözler ne kadar çarpıcı, ne kadar göz kamaştırıcı da olsa, muhatabımız tarafından kabul görmeyebilir. Çünkü o, bütün bunları ya hiç anlamaz veya fantezi ve ütopik bulur.”13)
  • Eşyayı ve hâdiseleri bizzat kendi kanunları içinde izah imkânsızdır. Kanunlar, Cenâb-ı Hak ile irtibatlandırıldıkları zaman izaha kavuşmuş olacaklardır. Eşyada, Cenâb-ı Hakk’ın yardımcısız, ortaksız, tam tasarrufa sahip rubûbiyeti söz konusudur. Allah’ın (celle celâluhu) hiç kimseye ve hiçbir yardıma ihtiyacı yoktur. Zira O, her türlü noksandan münezzeh ve mukaddestir. O’nun bir adı da Samed’dir. Her şey O’na muhtaç, fakat O hiçbir şeye muhtaç değildir.”14)

Dipnotlar

1)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 82.
2)
A.g.e. s. 564.
3)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 529.
4)
M. Fethullah Gülen, İnancın Gölgesinde-1, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 50.
5)
M. Fethullah Gülen, Kendi Dünyamıza Doğru (Ruhumuzun Heykelini Dikerken-2), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 259.
6)
M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-2, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 163.
7)
A.g.e. s. 185–186.
8)
M. Fethullah Gülen, Beyan, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 79.
9)
M. Fethullah Gülen, Bir İ’câz Hecelemesi, İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 273.
10)
M. Fethullah Gülen, Buhranlar Anaforunda İnsan (Çağ ve Nesil-2), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 11.
11)
A.g.e. s. 109.
12)
M. Fethullah Gülen, Fatiha Üzerine Mülâhazalar, İstanbul: Nil Yayınları, 2010, s. 168–169.
13)
M. Fethullah Gülen, İrşad Ekseni, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 193.
14)
M. Fethullah Gülen, Varlığın Metafizik Boyutu, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 143.
kanun.txt · Son değiştirilme: 2024/07/12 17:34 Değiştiren: Editör