Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


havf

Havf

  • “Arapçada, korkma, ürperme, irkilme mânâlarına gelen havf; ıstılâhî mânâsı itibarıyla; şer’an haram olmayıp da daha hafif mertebede memnû bulunan bir şeyi işlemekten sakınma anlamına bir kelime. Havf sofîlerce; ‘recâ’ duygusunun yanında, hak yolcusunun emniyete düşüp aldanmaması ve kuruntulara takılıp kalmaması için, mânevî seyr ü seferde hem bir denge unsuru ve hem de nâz u şatahata götürecek düşünceleri ta’dîl eden bir iksir kabul edilmiştir.
  • Havf, Kuşeyrî’ye göre; ‘Mânâ yolcusunun, Allah’ın sevmediği, hoşlanmadığı şeylerden sakınmasını ve uzak kalmasını sağlayan, gönlün derinliklerinde bir korku duygusu.’ şeklinde yorumlanmıştır ve daha çok da, gelecekle alâkalı tesiri üzerinde durulmuştur.
  • Evet havf, ya bir insanın arzu etmediği şeylere maruz kalacağı endişesinden veya isteyip dilediği şeyleri kaçıracağı düşüncesinden kaynaklanır ki, her iki durum da istikbâl ile alâkalıdır.”1)
  • “Cenâb-ı Hak nurlu beyânında, bizi huzuruna celp ve maiyyetiyle şereflendirmek için çok defa havfı bir kamçı olarak kullanır. Bu kamçı, tıpkı annenin itapları, yavruyu onun şefkatli kucağına ittiği/çektiği gibi; insanı ilâhî rahmetin enginliklerine cezbeder ve onu cebrî lütufların vâridâtı ile zenginleştirir. Bu itibarla, Kur'ân-ı Kerîm'de havf ü haşyetle tüllenen her emir ve direktif, bir buuduyla ürpertici görülse de, diğer yanıyla rahmet televvünlü ve inşirah vericidir.
  • Ayrıca, Cenâb-ı Hak’tan havf edip O’na karşı saygılı olan bir vicdanın, başkalarının kasvetli ve rahmet cânibine yönlendirmeden uzak, yararsız, hatta zararlı korkularından kurtulması bakımından da ayrı bir önem arz eder.”2)
  • “Hâlık-ı Zülcelâl’inden havf etmek, O’nun rahmetinin şefkatine yol bulup iltica etmek demektir. Havf, bir kamçıdır; O’nun rahmetinin kucağına atar.”3)
  • “İnsanda en mühim ve esaslı bir his, hiss-i havftır. Dessas zâlimler, bu korku damarından çok istifade etmektedirler. Onunla, korkakları gemlendiriyorlar.”4)
  • “Cenâb-ı Hak havf damarını hıfz-ı hayat için vermiş, hayatı tahrip için değil! Ve hayatı, ağır ve müşkül ve elîm ve azab yapmak için vermemiştir. Havf; iki, üç, dört ihtimalden bir olsa.. hatta beş-altı ihtimalden bir olsa, ihtiyatkârâne bir havf, meşrû olabilir. Fakat yirmi, otuz, kırk ihtimalden bir ihtimal ile havf etmek evhamdır, hayatı azaba çevirir.”5)
  • Havf ve zaaf, tesirat-ı hâriciyeyi teşcî eder.”6)
  • İnsanın havf ve muhabbeti halka teveccüh ettiği takdirde, havf bir belâ, bir elem olur. Muhabbet bir musibet gibi olur. Zira o korktuğun adam, ya sana merhamet etmez veya senin istirhamlarını işitmez. Muhabbet ettiğin şahıs da, ya seni tanımaz veya muhabbetine tenezzül etmez. Binâenaleyh havfın ile muhabbetini dünya ve dünya insanlarından çevir. Fâtır-ı Hakîm’e tevcih et ki havfın O’nun merhamet kucağına –çocuğun anne kucağına kaçtığı gibi– leziz bir tezellül olsun. Muhabbetin de saadet-i ebediyeye vesile olsun.”7)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 81.
2)
A.g.e. s. 82.
3)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 382.
4)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 468.
5)
A.g.e. s. 469.
6)
A.g.e. s. 533.
7)
Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nûriye, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 199.
havf.txt · Son değiştirilme: 2024/01/16 18:25 Değiştiren: Editör