Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


muhacir

Muhacir

  • “Kelime mânâsı olarak, bir yerden bir yere göç etmeye hicret, bu ameliyeyi pratiğe döken kişiye de muhacir denir. Daha geniş ifadesiyle hicret, içteki duygu ve düşüncenin aksiyona dönüşmesidir. Bu mânâda hicretin, hemen her yüce davada çok önemli bir yeri vardır.”1)
  • “Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ile yardım edenler, işte onların birbirlerine yakınlığı var. İşte bunlar, Allah’ın bir rahmetiyle birbirlerine yaklaştırdığı kimselerdir. Gerçekten Allah, her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.” (Enfal, 8/72).
  • Muhacir, Allah’ın yasakladıklarından kaçan kimsedir.”2)
  • Muhacir kimdir? Yaptığı her şeyden dolayı insanlarla birlikte bırakmak zorunda kaldığı şeyi terk edendir.”3)
  • Muhacir kimdir? Harama dokunmayan ve ahlakını güzelleştiren kimsedir.”4)
  • Hicret, sıradan bir göç ve geçici bir yolculuk değildi. O sevdiklerini arkada bırakma ve sürekli bir gurbete adım atma demekti. Muhacirler, yurtlarını yuvalarını, evlâd ü ıyâllerini terk ediyor, bilmedikleri diyarlara, tanımadıkları insanlar arasına gidiyorlardı. Onların kimisi anne-babasından, kimisi eşi ve çocuklarından ayrı düşmüş, sevdiklerini müşrikler arasında bırakarak ‘hicret’ deyip yürümüştü. Mesela, Hazreti Ebu Bekir (radıyallâhu anh) giderken, göznuru Aişe annemiz yoktu yanında; kızı Esma yoktu, oğlu Abdullah yoktu. O merhamet âbidesi ve şefkat timsali Ebu Bekir Efendimiz, babasını, eşini ve çocuklarını Allah’a emanet ederek ve vazife sorumluluğunu babalık şefkatinin önüne geçirerek yola koyulmuştu. Ashab efendilerimiz emre itaat ederek doğup büyüdükleri topraklardan ayrılıyorlardı ama aileleriyle beraber gönüllerini de arkada bırakıyorlardı. Çünkü, bir insanın ailesini, evlad ü ıyâlini, doğduğu yeri çok sevmesi ve o insanlardan, o mekanlardan ayrılmak istememesi tabiî ve fıtrîdir. Dâussıla (sıla hasreti) her kalb sahibini inletecek bir acıdır ve hemen herkeste var olan bu hissi gönülden söküp atmak mümkün değildir. Nitekim, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bile Sevr mağarasından ayrılıp yola revân olacağı an yaşlı gözlerle son bir kere daha doğup büyüdüğü topraklara bakmış ve “Mekke! Seni o kadar çok seviyorum ki, eğer beni çıkarmasalardı -vallahi- senden ayrılmazdım.” buyurmuşlardı. Hazreti Ebu Bekir ve Seyyidina Bilal gibi sahabe efendilerimizden bazıları Peygamber köyünde Peygamberle beraber olmalarına rağmen dâussıla duygusuyla hıçkıra hıçkıra ağlamış ve Mekke için şiirler söylemişlerdi.”5)
  • “İnsan, yurdunu, yuvasını, evlad u iyalini, yakın akrabasını terk edecekse, bence bunu çok pahalıya satmalıdır. İşte Allah (celle celâluhu), bize o pahalı hedefleri gösteriyor. Nedir o pahalı hedefler? Cennet’tir, ondan da öte cemalullahtır. Evet, eğer insan bir şeye talip olacaksa bunlara talip olmalıdır. Öyle ki bu noktada, gaye-i hayal hep önde bulunmalıdır. Diyelim ki bir insan hicret ediyor; ama ya bir ticaret veya kadın düşüncesi onun gayesini bulandırmıştır. Hiçbir zaman bu insan, sırf Allah ve Resûlü için hicret edenin hicretten elde edeceği uhrevî pâyeleri elde edemez. Ve buna hakkı da yoktur. Zaten hicret hadisinde de bu son noktaya işaret edilir. Ve kimin niyeti hicret ederken ne ise, o insan, o şey için hicret etmiş sayılır.”6)

Ayrıca Bakınız

İlave Okuma

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla-4, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 147–148.
2)
Buhari, İman 9, 10; Müslim, İman 66.
3)
Buhari, Rikak, 13.
4)
Tirmizi, Zühd, 45.
5)
M. Fethullah Gülen, Ümit Burcu (Kırık Testi-4), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 156.
6)
M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla-2, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 176.
muhacir.txt · Son değiştirilme: 2024/01/16 12:20 Değiştiren: Editör