Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


ihtilaf

İhtilaf

  • “… dünya durdukça, meşrepler ve mezhepler de ihtilaf edecek ve kimse bunun önüne geçemeyecektir. Ama, vesilelerde ayrılmalara rağmen, maksatta birleşilebileceği de her zaman mümkün olabilecektir. Diller ayrı ayrı da olsa, anlattıkları hakikat tektir ve tek olacaktır.”1)
  • “Birbirinde fâni olma seviyesinde kardeşlik, dış dünyada tesir icra edecek en müessir faktörlerden biridir. Birbirinin fazilet ve meziyetleriyle iftihar etme ve onları aynen kendindeymiş gibi kabullenme, millet fertlerini de birbirlerine sımsıkı kenetleyecek ve içlerindeki hamle ruhunu kamçılayarak, kıvılcım hâlindeki istidat ve kabiliyetleri tutuşturup birer kor hâline getirecek ve ilâhî rahmetin sağanak sağanak inmesine vesile olacaktır. Vifak ve ittifak içinde birbiriyle bütünleşmiş ve tek vücut hâline gelmiş bir toplumun ruh ve gönlüne Cenâb-ı Hakk’ın nusret ve yardım eli uzanacak ve onu hep müsbete, güzele ve doğru tarafa çevirecektir, dolayısıyla da şahs-ı mânevînin yanılma payı en asgariye inmiş olacaktır. Niyetleri hâlis olduğu için, belki bu yanılmalar da onlara sevap kazandıracaktır. Fakat birbirinden kopuk çizgide bulunanlarda, –aynı çizgide olmalarına rağmen– bu dediklerimizin tahakkuku mümkün değildir. Hele bir de çizgide inhiraflar, dolayısıyla da ihtilaflar baş gösterirse bir daha içinden çıkmak mümkün olmayan fasit daireye girilmiş olur. Böyle bir fasit daireye giriş ise, hedefe sırtını dönüp koşan insan gibi, her attığı adım onu esas gaye ve hedeften uzaklaştırır.”2)
  • “Bir makam ve mansıba çoklar gözlerini diktiğinden ve doyma bilmeyen hırslarla şahsî çıkar peşine düştüklerinden çok defa vifak, ihtilafa; birlik ve beraberlik de tefrikaya dönüşüp durmaktadır. Hâlbuki, yapılan her iş ve gösterilen her fedakârlık, bir karşılık görme düşüncesiyle değil; Rabbin rızasını kazanma arzusuyla yapılmalıdır ki, bence, çoklarını boğuşmalara sevk eden bu maddî menfaatler imtihanını kazanmanın yolu da bu olsa gerektir.”3)
  • “‘Asl-ı vâhidden (aynı kökten, kaynaktan) meydana gelen teferruat arasında tebâyün (ihtilaf, zıtlık) olduğu için birbirlerini iterler.’ veya başka bir tabirle ‘Emsâl birbirini iter.’”4)
  • “Bu büyük iş ve davayı belli bir zümreye inhisar ettirmek isteyenler, ne kadar yanılıyorlar! Evet bütün bir mâşerî vicdanın uğruna baş koyacağı bu dava, hiçbir zümrenin tekelinde kemalini bulamayacağı gibi, âlemşümul hüviyetini de koruyamayacaktır. Mizaçların, meşreplerin oluşturduğu alaylar, taburlar, bölükler, kendilerine has hüviyet, hava ve kabiliyetleri ile, define-misal bu hamûleye omuz verip göğüsledikleri zaman, rahmetle münasebet kurulmuş olacaktır. Mânâsı doğru olduktan sonra zaaf isnaddan ne çıkar. Söz Sultanı: ‘Ümmetimin ihtilafı rahmettir.’5) buyurmuyor mu? Bu hazinenin taşınması isteniyorsa, taşımak için uzanacak ellerin samimiyetine bakmak gerekir.”6)
  • “Ümmet-i Muhammed’den önceki kavimler, günah işlediklerinde, semavî afetler onları kırıp geçirirdi. Biz ise, ittifakımızın bozulması ve ihtilafa düşme şeklinde cezaya maruz kalıyoruz. Çünkü Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), ‘Ben, Rabbimden ümmetimi sair ümmetler gibi helâk etmemesini istedim, kabul buyurdu; ihtilafa düşmemelerini istedim, onu reddetti.’ der. Çünkü ihtilafa düşme veya ittifak etme, iradî bir husustur. Fertler, iradelerini kullanarak o neticeyi hâsıl edebilirler.”7)
  • “Davanın hakkaniyeti, hedef ve temel prensiplerin vahdeti, metot ve vesile farklılığını tesirsiz kılacak kadar güçlü, köklü ve sarsılmaz olduktan sonra, ehemmiyetsiz bahanelerle ihtilaf çıkarmak, bir çocuk meşreplilik, hakbilmezlik ve mürüvvetsizliğin ifadesidir. Aslında; ‘Mahlukatın solukları adedince Allah’a (celle celâluhu) vâsıl olan yollar vardır.’ Gerçeğine bağlı kalınarak, bu yolda her gayret takdir edilmeli, her yolculuk aziz bilinmeli ve her hizmet alkışlanmalıdır.”8)
  • “Hazreti Nuh, Vedd, Suvâ, Yeğûs, Yeûk, Nesr sorgulayarak; Hazreti İbrahim, çevresini saran puta ve putçu düşünceye baş kaldırarak; Hazreti Musa, zulme, istibdada ve insanların sömürülmesine karşı koyarak; Hazreti Mesih, tabulaştırılan maddeyi yerden yere vurarak; İnsanlığın İftihar Tablosu, kendinden evvelkilerin uğrunda mücadele verdikleri bütün yanlışlıkların yanında, cehalet, fakr u zaruret, ihtilaf ve iftirak gibi beşerin yakasını bırakmayan içtimaî hastalıklarla savaşarak.. O’ndan da günümüze kadar gelip geçmiş bütün mücedditler ve kâmil mürşidler de hayatı Allah’ın emir, irade ve hoşnutluğu çerçevesinde yeniden yorumlayarak hep bu ayıklama işini gerçekleştirmeye çalışmışlardır.”9)
  • “Hakkı Bulduktan Sonra Ehak İçin İhtilâfı Çıkarma: Ey tâlib-i hakikat, madem hakta ittifak, ehakta ihtilâftır. Bâzan hak, ehaktan ehaktır. Hem de olur hasen, ahsenden ahsen.”10)
  • “İşte ehl-i hak, ittifâktaki hak kuvvetini düşünmediklerinden ve aramadıklarından, haksız ve muzır bir netice olan ihtilâfa düşerler. Haksız ehl-i dalâlet ise; ittifâktaki kuvveti, aczleri vasıtasıyla hissettiklerinden, gayet mühim bir vesile-i makâsıd olan ittifâk ı elde etmişler.”11)
  • “Eğer denilse: Hadiste اِخْتِلاَفُ اُمَّتِى رَحْمَةٌ denilmiş. İhtilâf ise, tarafgirliği iktiza ediyor. Hem tarafgirlik marazı, mazlum avâmı zâlim havassın şerrinden kurtarıyor. Çünkü bir kasabanın ve bir köyün havassı ittifak etseler, mazlum avâmı ezerler. Tarafgirlik olsa, mazlum bir tarafa ilticâ eder, kendisini kurtarır. Hem tesâdüm-ü efkârdan ve tehâlüf-ü ukûlden hakikat tamamıyla tezahür eder.
  • Elcevap: Birinci suâle deriz ki: Hadisteki ihtilâf ise, müsbet ihtilâftır. Yani, her biri kendi mesleğinin tamir ve revâcına sa’yeder. Başkasının tahrip ve ibtâline değil, belki tekmil ve ıslahına çalışır. Amma menfî ihtilâf ise ki; garazkârâne, adâvetkârâne birbirinin tahribine çalışmaktır.. hadisin nazarında merduttur. Çünkü birbiriyle boğuşanlar, müsbet hareket edemezler.”12)
  • “Mezahibin ihtilâfı ise; Sahib-i Şeriat’ın gösterdiği nazarî düsturların tarz-ı tefehhümünden ileri gelmiştir. ‘Zaruriyat-ı Diniye’ denilen ve kabil-i te’vil olmayan ve ‘Muhkemât’ denilen düsturları ise, hiçbir cihette kabil-i tebdil değildir ve medar-ı içtihad olamaz!”13)
  • “İstibdad, zulüm ve tahakkümdür. Meşrûtiyet, adâlet ve şeriattır. Padişah, Peygamberimiz’in emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa, Peygamber’e tâbi olmayıp zulmedenler, padişah da olsalar haydutturlar. Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı; sanat, mârifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.”14)

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-2, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 248.
2)
M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-3, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 61.
3)
M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-4, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 172.
4)
M. Fethullah Gülen, Bir İ’câz Hecelemesi, İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 58.
5)
En-Nevevî, Şerhu Sahîhi Müslim, 11/91.
6)
M. Fethullah Gülen, Çağ ve Nesil (Çağ ve Nesil-1), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 107.
7)
M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla-1, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 293.
8)
M. Fethullah Gülen, Ölçü veya Yoldaki Işıklar, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 202.
9)
M. Fethullah Gülen, Kendi Dünyamıza Doğru (Ruhumuzun Heykelini Dikerken-2), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 43.
10)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 784.
11)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 193.
12)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 303.
13)
A.g.e. s. 490.
14)
Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 61.
ihtilaf.txt · Son değiştirilme: 2024/03/20 10:42 Değiştiren: Editör