Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


hidayet

Hidayet

  • “Ey bizim Kerîm Rabbimiz, bize hidâyet verdikten sonra kalblerimizi saptırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz bağışı bol olan Vehhab sensin Sen!” (Âl-i İmran, 3/8).
  • “Bütün dinlere üstün kılmak için Resûlünü hidâyet ve hak dinle gönderen O’dur. Buna şahit olarak Allah yeter.” (Fetih, 48/28).
  • “Eğer hidâyet-i ilâhiye yetişse, iman kalbine girse, nefsin firavuniyeti kırılsa, Kitabullah’ı dinlese, o vâkıada ikinci hâlime benzeyecek. O vakit, birden kâinat bir gündüz rengini alır; nur-u ilâhî ile dolar.”1)
  • “Ekseriyet-i mutlaka ile dalâlet ve şer, menfîdir ve tahriptir ve ademîdir ve bozmaktır. Ve ekseriyet-i mutlaka ile hidâyet ve hayır, müsbettir ve vücûdîdir ve imar ve tâmirdir.”2)
  • “… hidâyet ve dalâlette insanların dereceleri mütefavittir. Gafletin mertebeleri muhteliftir. Herkes her mertebede bu hakikati tamamıyla hissedemez. Çünkü gaflet, hissi iptâl ediyor. Ve bu zamanda öyle bir derecede iptâl-i hissetmiş ki, bu elîm elemin acısını ehl-i medeniyet hissetmiyorlar. Fakat hassasiyet-i ilmiyenin tezâyüdüyle ve her günde otuz bin cenazeyi gösteren mevtin ikazatıyla o gaflet perdesi parçalanıyor.”3)
  • Dalâlet yolunda nihâyetsiz müşkülât var, hidayet ve vahdet yolunda nihâyetsiz sühûlet var.”4)
  • “… bu kâinatta hayır-şer, lezzet-elem, ziya-zulmet, hararet-bürûdet, güzellik-çirkinlik, hidayet-dalâlet birbirine karşı gelmesi ve içine girmesi, pek büyük bir hikmet içindir. Çünkü şer olmazsa hayır bilinmez. Elem olmazsa lezzet anlaşılmaz. zulmetsiz ziya, ehemmiyeti olmaz. Soğukla, hararetin dereceleri tahakkuk eder. Çirkinlik ile hüsnün tek bir hakikati, bin hakikat ve binler çeşit hüsün mertebeleri vücûd bulur. Cehennemsiz cennetin pek çok lezzetleri gizli kalır. Bunlara kıyasen her şey, bir cihette zıddıyla bilinebilir ve birtek hakikati, sümbül verip çok hakikatler olur.”5)
  • “Hanzalenin çekirdeğinde hanzale ağacı mündemiç ve dahil olduğu gibi cehennemin de küfür ve dalâlet tohumunda müstetir bulunduğunu, şuhûdî bir yakîn ile müşahede ettim. Ve keza nasıl ki hurmanın çekirdeği, hurma ağacına hâmiledir. Aynen öyle de, iman habbesinde de cennetin mevcut olduğunu hads-i kat’î ile gördüm. Çünkü o çekirdeklerin ağaçlara tahavvül ve inkılâpları garip olmadığı gibi küfür ve dalâlet manası da tâzib edici bir cehennemi, iman ve hidayet de bir cenneti intaç edeceğinde istib’ad yoktur.”6)
  • Mârifetullah denilen kâbe-i kemâlâta giden minhacların en müstakîm ve en metini, Sahib-i Medine-i Münevvere’nin (aleyhissalâtü vesselâm) yaptığı tarik-i hadîd-i beyzâsıdır ki, ruh-u hidayet hükmünde olan Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm), avâlim-i gaybın mişkât ve zücâcesi hükmünde olan kalbinin mâkes ve tercümanı makamında olan lisân-ı sâdıkı, berâhîn-i Sâni’in en sâdık bir delil-i zîhayat ve bir hüccet-i nâtıka ve bir burhan-ı fasihtir.”7)
  • “Kur’ân’la amel etmeye terettüp eden mükâfatların başında, sapıklıktan kurtulup, delillerin, burhanların ve hususî ilâhî inayetin diğer bir unvanı sayılan hidayet gelir.”8)
  • Allah, bizi yokluktan varlığa çıkarmış, var etmekle kalmayıp hayat ve şuur ihsan etmiş, akıl ve fikir vermiş ve aynı zamanda gönderdiği peygamberler ve indirdiği kitaplar vasıtasıyla bize hidayet yollarını göstermiştir. Yani O, bir taraftan bizden kulluk vazifemizi yerine getirmemizi talep ederken, diğer yandan da kendisiyle münasebetlerimizi doğru tesis edebilmemiz adına gerekli olan şeyleri lütfetmiştir. İnsanın bütün bunlara rağmen inhiraf etmesi, fısk u fücura girmesi, münkeratı irtikâp etmesi ve böylece doğuştan gelen temiz fıtratına toz kondurması gayretullaha dokunan bir husustur. Çünkü Allah, insana pek çok nimet ihsan etmiş, doğru yolu göstermiş, onun elinde bir mazeret bırakmamıştır.”9)
  • “… ‘ilim’ ‘hâl’den önce gelir. Zira ‘hâl’ tamamen ilme tâbidir. Aslında ilim enbiyânın mirası, âlimler de bu peygamber terikesinin vârisleridirler… İlim, imana önemli bir basamak, hidayet ve dalâleti, şüphe ve yakîni birbirinden ayıran esaslı bir mihenk ve insanın insanî yanlarını ortaya çıkaran ilâhî bir sırdır.”10)
  • “… her fiil Allah’a râcîdir. Ona râcî olmayan hiçbir iş gösterilemez. Dalâleti, Mudill isminin iktizasıyla yaratan, hidayeti, Hâdi isminin tecellîsine bağlayan ancak Allah’tır (celle celâluhu). Evet, ikisini veren de Hak’tır.”11)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 334.
2)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 89.
3)
A.g.e. s. 149.
4)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 15.
5)
Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 219.
6)
Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nûriye, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 192.
7)
Bediüzzaman Said Nursî, Muhâkemât, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 100.
8)
M. Fethullah Gülen, Prizma-4, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 160.
9)
M. Fethullah Gülen, Dert Musikisi (Kırık Testi-16), New Jersey: Süreyya Yayınları, 2019, s. 229.
10)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 235.
11)
M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-1, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 161–162.
hidayet.txt · Son değiştirilme: 2024/01/16 18:26 Değiştiren: Editör