Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


telvin

Telvin

  • “Renk verme, boyama, boyanma ve farklı görünümler arzetme mânâlarına gelen telvin; sofiye ıstılahınca, bir hâlden bir hâle, bir tavırdan bir tavıra intikal ederek farklı renk ve görüntüler sergileme.. konup-kalktığı yerler itibarıyla ‘müstevda’ iken Hak rızâsı hedefli hareketleriyle hep ‘müstekar’ olma peşinde koşanlara has önemli bir payedir.
  • Eğer telvin -bazı kimselerin de ifade ettiği gibi- her zaman değişip durmak suretiyle farklı görüntüler sergilemek ise, telvin sahibi henüz hedeflediği ufka ulaşamamış, itminana erememiş, oturaklaşamamış ‘ibnü’s-sebil’ ve ‘ibnü’z-zaman’ diyebileceğimiz bir mübtedîdir. Aksine, şayet sahib-i telvin; ibtidâyı yaşarken intihâyı duyabiliyor ve değişip durmaları, konup kalkmaları لَبثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ ‘Bir gün ya da onun bir bölümünde (orada) kaldık..’ (Kehf, 18/19) (yani o kadarcık bir ‘müstevda’ yaşadık) sâbitesince görüp değerlendirebiliyorsa, o, niyet, irade ve azmiyle makamdan makama, dereceden dereceye uçacak ve geçtiği noktaların üstünde sürekli hedefin gölgesini gördüğü, hatta O’nu duyduğu; ruh ve duygularıyla hep O’nunla olduğu için, yol aldığının, yollarda oturup kalktığının ve merdiven çıktığının farkına bile varamayacak; hâle ait tebeddül ve tegayyürün hâsıl ettiği boşlukları, her zaman niyet ve nazar ufkuyla doldurup, hususiyle de hedefin câzibe ve ihtişamıyla meşbû, meşgul, hatta mahmur bulunduğu anlarda hep elvan ü eşkalden, zevken müberrâ kalacaktır. Bir de, yol boyu sergilediği yüksek performansa yer yer hedef televvünlü avanslar alabiliyorsa, artık onun ‘müstevda’ı aynen ‘müstekar’ demektir.. evet, böyle bir seviye insanının televvünü, ‘ma yeûlü ileyh’ itibarıyla her zaman temkin sayılabilir. Bu itibarla da, bu seviyedeki hakikat yolcularının, telvinde hep temkin solukladıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Zira bu mânâdaki telvin, bir ilâhî şe’n ve sıfattır. Eğer o bir ilâhî şe’n ve sıfatsa; zaten onda eksik ve kusur tasavvur edilemez; edilemez, çünkü Cenâb-ı Hakk Zât’ıyla olduğu gibi, sıfât ve şe’nleriyle de kusursuzdur ki كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ ‘O her gün (bî kem u keyf) ayrı bir şe’n ve hâldedir.’ (Rahman, 55/29) âyeti de bu gerçeği ihtar etse gerek.
  • Tasavvuf erbabı, telvini iki bölümde mütâlaa edegelmişlerdir:
  • 1) Seyr u sülûkün başlangıcında, az-çok nefis ve hevâ insibağıyla alâkası olan telvindir ki; sâlik için tehlikelere, aldanmalara; mehdiyet ve mesihiyet türünden bâlâpervâzâne iddialara açık ve her zaman istikbal vadetmeyen telvin.
  • 2) Na’t-ı ilâhî olan telvindir ki, Hak ve Hüdâ dalga boylu, acz, fakr, şükür ve tefekkür derinlikli, hüsn-ü âkıbete namzet, her zaman itminan edalı ve geleceğin temkin basamakları sayılan televvünleri şimdiden duyma, yaşama ve aksettirebilme hâlidir. Böyle bir telvinde aldanma oldukça nadir.. tehlikeler az.. şatahat ve iddialar ise hemen hemen yok gibidir. Dolayısıyla da birinci telvin gibi zahiri görkemli ve gürültülü fakat saçılıp savrulmaya namzet, renkli ve cazibedâr ama hevâ ve hevese açık değildir, değildir, zira:
  • ‘Rüzgâr, saman çöpünü (sürükler) çöle götürür; ama dağı nasıl (sürükleyip) götürebilir ki?’
  • Mîzanü’l-İrfan Sahibi de bu hususu dildâde bir üslûbla şöyle ifade eder:
  • ‘Hem telâş eyler mezâlikte bütün,
  • Eyler o tayy-i menzil gece-gün.
  • Bir sıfattan diğere seyreyler o,
  • Bir makamdan âhere devreyler o.
  • Eyler ahvâli tebeddül dembedem,
  • Başka bir âlemdedir her gün kadem.
  • Eyler hem kat-i merâhil daimâ,
  • Her an ayrı bir televvün rû-nümâ..
  • Böyle eyler terakkî-i kemal,
  • İşte telvin hâletidir bu hâl!’”1)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 302–304.
telvin.txt · Son değiştirilme: 2024/02/08 10:31 Değiştiren: Editör