Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


fakr

Fakr

  • “Kendinde varlık görmeyip her bakımdan Allah’a muhtaç olduğunu bilme.”1)
  • “… bütün yeryüzünü bir sofra-yı nimet eden ve bahar mevsimini bir çiçek destesi yapan ve o sofranın yanına koyan ve üstüne serpen bir Cevâd-ı Kerîm’in misafirine fakr ve ihtiyaç, nasıl elîm ve ağır olabilir? Belki fakr ve ihtiyacı, hoş bir iştiha suretini alır. İştiha gibi fakrın tezyîdine çalışır. Onun içindir ki kâmil insanlar, fakr ile fahretmişler. (Sakın yanlış anlama! Allah’a karşı fakrını hissedip yalvarmak demektir. Yoksa, fakrını halka gösterip, dilencilik vaziyetini almak demek değildir.)”2)
  • “Ey nefsim! Deme: “Zaman değişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder, derd-i maîşetle sarhoştur.” Çünkü ölüm değişmiyor, firak bekâya kalbolup başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-ı insanî değişmiyor, ziyâdeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sürat peydâ ediyor.”3)
  • “… insanın vazife-i fıtriyesi; taallümle tekemmüldür, dua ile ubûdiyettir. Yani: “Kimin merhametiyle böyle hakimâne idare olunuyorum? Kimin keremiyle böyle müşfikâne terbiye olunuyorum? Nasıl birisinin lütuflarıyla böyle nâzeninâne besleniyorum ve idare ediliyorum?” bilmektir. Ve binden ancak birisine eli yetişemediği hâcâtına dair Kâdiü’l-hâcât’a lisân-ı acz ve fakr ile yalvarmaktır.. ve istemek ve dua etmektir. Yani aczin ve fakrın cenahlarıyla makam-ı âlâ-yı ubûdiyete uçmaktır.”4)
  • “Fâtır-ı Hakîm, insanın mahiyet-i mâneviyesinde nihayetsiz azîm bir acz ve hadsiz cesîm bir fakr dercetmiştir. Tâ ki, kudreti nihayetsiz bir Kadîr-i Rahîm ve gınâsı nihayetsiz bir Ganiyy-i Kerîm bir Zât’ın hadsiz tecelliyâtına câmi geniş bir ayna olsun.”5)
  • “… ey nefis! Birkaç Söz’de kat’î isbat etmişiz ki, asıl mahiyetin; kusur, naks, fakr, aczden yoğrulmuştur ki –zulmet, karanlığın derecesi nisbetinde nurun parlaklığını gösterdiği gibi– zıddiyet itibarıyla sen, onlarla Fâtır-ı Zülcelâl’in kemâl, cemâl, kudret ve rahmetine aynadarlık ediyorsun.”6)
  • Fakr …. Rahmân ismine îsal eder.”7)
  • “İstiğnanın zirvesi ise insanın kendini ifade etmemesi ve başkalarının takdirkâr ifadelerinden rahatsızlık duymasıdır. Her ne kadar nefs-i emmâre, takdir u tebcillerden hoşlansa da kâmil mü’min kendisine yöneltilen takdirleri vicdanında tahkir gibi duymalıdır. Hatta o, ‘Bu adamlar niye ötede alınacak mükâfatı bana burada teklif ediyorlar ki? Acaba onları böyle bir mülâhazaya ben mi ittim?’ diyerek kendini sorgulamalı ve sonra da ‘Allahım, beni bana unuttur ve kendimden bahsetmeyi de bana kerih göster.’ diyerek acz u fakr yolunu tercih etmelidir.”8)
  • Esbab açısından, çok şeye güç yetirememe şuurunda olma mânâsında acz; her nesne ve her varlığın hakikî sahibi, maliki Allah olduğu gerçeğini kavrama anlamında fakr; herkesi ve her nesneyi O’ndan ötürü kucaklama şeklinde yorumlayacağımız şefkat; her gün yepyeni bir heyecanla âfâk ve enfüsü hallaç etme vüs’atinde, disiplinli düşünme diyeceğimiz tefekkür; ayrıca bu çerçevede sürdürülen hizmette hiç sönmeyen bir aşk u iştiyak, sonra da bu mazhariyetlerin şuurunda olarak, bütün bunlara, söz, tavır ve davranışlarla mukabelede bulunma mânâsına gelen kesintisiz şükür (seyr u sülûkte) böyle bir alternatif yöntemin temel esaslarıdırlar.”9)

Fakr-ı Mutlak

  • “… en âlâ ve en yüksek tarîk olan tarîk-i ubûdiyet ve mahbubiyetin dört esasından en büyük esası şükürdür ki, o dört esas şöyle tâbir edilmiş: ‘Der tarîk-i acz-mendî lâzım âmed çâr çiz: Acz-i mutlak, fakr-ı mutlak, şevk-i mutlak, şükr-ü mutlak, ey aziz!’”10)

Ayrıca Bakınız

İlave Okuma

Dış Bağlantılar

Diğer Diller

Dipnotlar

2)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 32–33.
3)
A.g.e. s. 180.
4)
A.g.e. s. 336.
5)
A.g.e. s. 342.
6)
A.g.e. s. 383.
7)
A.g.e. s. 518.
8)
M. Fethullah Gülen, Mefkûre Yolculuğu (Kırık Testi-13), İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 54.
9)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 448.
10)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 414.
fakr.txt · Son değiştirilme: 2023/12/19 15:45 Değiştiren: Editör