Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


burhan

Burhan

  • Açık ve kuvvetli delil. “Kesin bilgilerden (yakiniyyat) oluşturulmuş kıyas.”1)
  • “… iman nuruyla bakabilenler için, şu iç içe güzellikler Hakk’ın zâtına birer burhan; insan ise, o burhanları gören, duyan, okuyan, seslendiren bir tercümandır.”2)
  • Allah’ın bir tane bile eşi ve ortağı yoktur. ‘Burhan-ı temânü’e binaen eğer iki tane veya daha fazla ilâh olsaydı yer ve gök fesada giderdi.”3)
  • “… Hz. Yusuf’un gördüğü burhan, ilim, irfan ve murâkabeden meydana gelen nebinin nefsine hâkimiyeti gerçeğiydi. O Yusuf (aleyhisselâm) ki, cazibedâr kadınların oyunları karşısında, ‘Rabbim! Hapishane benim için bunların teklifine uymaktan daha iyidir.’ (Yusuf, 12/33) demiş ve sarayın zevk ü safâ dolu hayatını terk edip, iffeti adına yıllar ve yıllar boyu hapishanenin ufûnetli, çileli ve tahammül edilmez hayatına razı olmuştu.”4)
  • İlme’l-yakîn; apaçık delil ve burhanların aydınlık dünyasında, o delil ve burhanlar vesâyetinde hedeflenilen hususlarla alâkalı en sağlam inanç ve en kesin iz’ana ulaşma hâli(dir).”5)
  • “Hak yolcusunun ibtidâ televvünlü bütün seyahatleri, deliller, burhanlar ve âfâkî-enfüsî müşâhede ufkunda cereyan eder. Deliller, burhanlar, âfâkî-enfüsî müşâhedeler tevhidin en sağlam ayaklarıdırlar.”6)
  • “Kur’ân’la amel etmeye terettüp eden mükâfatların başında, sapıklıktan kurtulup, delillerin, burhanların ve hususî ilâhî inayetin diğer bir unvanı sayılan hidayet gelir.”7)
  • “… çoğunluğu itibarıyla, felsefe ile iştigal edenler, aklı çok kullananlar hep yanılıyor. Aklı Allah için kurban etmek gerek. Çünkü burhan-ı limmî,8) burhan-ı innî9) üzerinde yürür. Cenâb-ı Hak baştan burhan-ı innî olarak vicdanda kendini hissettirir. Vicdan, o hakikati kendi enginliği içinde duyduğu an, bütün delil ve kitapları atar. Aczini, fakrını hissettiği an, dua ile ona dayanır. Hele esbab bi’l-külliye sukût ettiğinde insan vicdan kulağıyla kendini dinleyebilirse çok farklı buudlarda çok farklı şeylere şahit olur.”10)
  • “Kelime-i şehâdet vardır iki kelâmı. Birbirine şâhiddir, hem delîl ve bürhândır. Birincisi, sâniye bir burhân-ı limmîdir. İkincisi, evvele bir burhân-ı innîdir.”11)
  • “Ateşin dumana olan delaleti gibi, müessirden esere yapılan istidlale ‘burhan-ı limmî’ denildiği gibi; dumanın ateşe olan delaleti gibi, eserden müessire olan istidlale de ‘burhan-ı innî’ denir. Burhan-ı innî, şübhelerden daha sâlimdir.”12)
  • “… ben müşâhede ettim ki: Mârifetullahın şâhidleri, burhanları üç çeşittir.
  • Bir kısmı: Su gibidir; görünür, hissedilir, lâkin parmaklarla tutulmaz. Bu kısımda hayalâttan tecerrüt etmek, külliyetle ona dalmak gerektir. Tenkid parmaklarıyla tecessüs edilmez; edilse akar, kaçar. O âb-ı hayat, parmağı mekân ittihâz etmez.
  • İkinci kısım: Hava gibidir; hissedilir, fakat ne görünür, ne de tutulur. Ona karşı sen, yüzün, ağzın, rûhunla o rahmet nesîmîne karşı teveccüh et, kendini mukâbil tut, tenkid elini uzatma, tutamazsın. Rûhunla teneffüs et. Tereddüt eliyle baksan, tenkid ile el atsan, o yürür gider; senin elini mesken ittihâz etmez, ona râzı olmaz.
  • Üçüncü kısım ise: Nur gibidir; görünür, fakat ne hissedilir, ne de tutulur. Öyle ise, sen kalbinin gözüyle, rûhunun nazarıyla kendini ona mukâbil tut ve gözünü ona tevcih et, bekle; belki kendi kendine gelir. Çünkü nur; el ile tutulmaz, parmaklar ile avlanmaz, belki o nur ancak basiret nuruyla avlanır. Eğer harîs ve maddî elini uzatsan ve maddî mîzanlarla tartsan, sönmese de gizlenir. Çünkü öyle nur, maddîde hapse râzı olmadığı gibi, kayda da giremez, kesifi kendine mâlik ve seyyid kabul etmez.”13)
  • “Sözler, Tûbâ-yı cennetin meyveleri gibi tatlı ve güzel olan iman ve İslâmiyet’in meyvelerini ve saadet-i dâreynin mehâsini gibi hoş ve şirin öyle neticelerini göstermişler ki, görenlere ve tanıyanlara nihâyetsiz bir tarafgirlik ve iltizam ve teslim hissini verir. Ve silsile-i mevcudât gibi kuvvetli ve zerrât gibi kesretli iman ve İslâm’ın burhanlarını göstermişler ki, nihâyetsiz bir iz’an ve kuvvet-i iman verirler.”14)
  • “Cumhur-u avâmı, burhandan ziyade; me’hazdaki kudsiyet, imtisale sevk eder.”15)
  • “Arkadaş! Şu minber-i âlîde hutbe-i ezeliyeyi okuyan ve şahsiyet-i mâneviyesiyle bizlere meşhud.. ve yüksek şuûnâtıyla âlemde meşhur olan Zât-ı Nuranî (aleyhissalâtü vesselâm), vahdaniyet-i ilâhiyeye bir burhan-ı sadık-ı nâtık ve tevhidin hakikat olduğuna bir delil-i hak ve saadet-i ebediyenin de vücuda gelmesine kat’î bir delil ve zâhir bir burhandır.”16)
  • “Bir burhan ile elde edilen netice-i tevhidi bazı insanlar isti’zam ile dar zihinlerine sıkıştıramazlar veya bozuk hayalleri tahammül edemez. Bu hâle karşı o kat’î, sahih burhanı reddetmek üzere ‘Bu neticeyi, bu kadar azametiyle şu burhan (onu) intac edemez.’ diye bahaneler ile kabul etmez. O miskin bilmez mi ki neticenin kayyûmu imandır. Burhan, ancak onu görmek için bir menfezdir veya bir süpürge gibi o neticeye konan vehimleri süpürür. Maahâzâ burhan bir değildir, bin değildir. Zerrat-ı âlem adedince burhanlar vardır.”17)
  • “Nasıl ki, zaman-ı saadette ve selef-i salihîn zamanlarında hüküm-fermâ hak ve burhan ve akıl ve meşveret olduklarından, şükûk ve şübehâtın hükümleri olmazdı. Kezâlik görüyoruz ki: Fennin himmetiyle, zaman-ı hâlde filcümle, inşallah istikbalde bitamamihî hükümfermâ, kuvvete bedel hak ve safsataya bedel burhan ve tab’a bedel akıl ve hevâya bedel hüdâ; ve taassuba bedel metanet ve garaza bedel hamiyet ve müyûlât-ı nefsaniyeye bedel temayülât-ı ukul ve hissiyata bedel efkâr olacaklardır.”18)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
Ali ibn Muhammed es-Seyyid eş-Şerif Cürcani, Tarifat: Arapça-Türkçe Terimler Sözlüğü, tercüme ve şerh: Arif Erkan, İstanbul: Bahar Yayınları, 1997, s. 48.
2)
M. Fethullah Gülen, Sükûtun Çığlıkları (Çağ ve Nesil-9), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 21.
3)
M. Fethullah Gülen, Bir İ’câz Hecelemesi, İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 369.
4)
M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla-1, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 310–311.
5)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 174.
6)
A.g.e. s. 396.
7)
M. Fethullah Gülen, Prizma-4, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 160.
8)
Tümdengelim.
9)
Tümevarım.
10)
M. Fethullah Gülen, Sohbet-i Cânan (Kırık Testi-2), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 171.
11)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 764.
12)
Bediüzzaman Said Nursî, İşârâtü’l-İ’câz, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 87.
13)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 159–160.
14)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 33.
15)
A.g.e. s. 529.
16)
Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nûriye, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 23.
17)
A.g.e. s. 183.
18)
Bediüzzaman Said Nursî, Muhâkemât, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 26.
burhan.txt · Son değiştirilme: 2024/04/15 11:22 Değiştiren: Editör