Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


aile

Aile

  • “Nev-i beşerin hayat-ı dünyeviyesinde en cemiyetli merkez ve en esaslı zemberek ve dünyevî saadet için bir cennet, bir melce, bir tahassüngâh ise aile hayatıdır. Ve herkesin hânesi, küçük bir dünyasıdır. Ve o hâne ve aile hayatının hayatı ve saadeti ise; samimî ve ciddî ve vefadârâne hürmet ve hakikî ve şefkatli ve fedakârâne merhamet ile olabilir. Ve bu hakikî hürmet ve samimî merhamet ise ebedî bir arkadaşlık ve dâimî bir refâkat ve sermedî bir beraberlik ve hadsiz bir zamanda ve hudutsuz bir hayatta birbiriyle pederâne, ferzendâne, kardeşâne, arkadaşâne münasebetlerin bulunmak fikriyle ve akîdesiyle olabilir.”1)
  • “Bir ailenin saâdet-i hayatiyesi, koca ve karı mâbeyninde bir emniyet-i mütekâbile ve samimî bir hürmet ve muhabbetle devam eder.”2)
  • “İnsanın hususan Müslümanın tahassungâhı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır.”3)
  • “… her insanın küçük bir dünyası, belki küçük bir cenneti dahi kendi hânesidir. Eğer imanâhiret o hânenin saadetinde hükmetmezse o aile efradı, her biri şefkat ve muhabbet ve alâkadarlığı derecesinde elîm endişeler ve azaplar çeker. O cenneti, cehenneme döner. Veyahut muvakkat eğlenceler ve sefâhetlerle aklını tenvim edip uyutur. Devekuşu gibi avcıyı görür, kaçamıyor, uçamıyor, başını kuma sokar, ta görünmesin. Başını gaflete sokar, ta ölüm ve zeval ve firak onu görmesin. Divânece, muvakkat, ibtal-i his nev’inden bir çare bulur. Çünkü meselâ vâlide ruhunu feda ettiği evlâdını daima tehlikelere maruz gördükçe titrer. Ve pederini ve kardeşini eksik olmayan belâlardan kurtaramayan evlâtlar, dâim bir keder, bir korkaklık hisseder. Buna kıyasen, bu dağdağalı kararsız hayat-ı dünyeviyede o mesûd zannedilen aile hayatı çok cihetlerle saadetini kaybeder ve kısacık bir hayattaki münasebet ve karâbet dahi, hakikî sadakati ve samimî ihlası ve garazsız bir hizmeti ve muhabbeti vermez. Ahlâk o nisbette küçülür, belki sukût eder. Eğer âhirete iman o hâneye girse birden ışıklandıracak, ortalarındaki münasebet ve şefkat ve karâbet ve muhabbet kısacık bir zaman ölçüsüyle değil, belki dâr-ı âhirette saadet-i ebediyede dahi o münasebetlerin devamı ölçüsüyle samimî hürmet eder, sever, şefkat eder, sadakat eder, kusurlarına bakmaz gibi ahlâk yükseklenir. Hakikî insaniyet saadeti o hânede başlar inkişafa…”4)
  • “Evlenmek, zevk ve haz için değildir; evlenmek, aile teşkili, milletin bekâ ve devamı, ferdin duygu ve düşüncelerinin dağınıklıktan kurtarılması ve cismanî hazlarının zapturapt altına alınması içindir. Bu konuda zevkler ve hazlar ise, fıtratın çok meselelerinde olduğu gibi, birer avans ve imrendirmeden ibarettir.”5)
  • “Yuva, fertlerden meydana gelir. Dolayısıyla sağlıklı ve huzurlu yuvaların kurulması, her şeyden önce fertlerin iyi yetişmişliğine bağlıdır. Bunun için de yuva bir okul gibi vazife görmeli; insanlar evde aldıkları terbiyeyi sokakta kaybetmemeli; mabet, onlara ruh üflemeli ve onlar için bir hayat kaynağı olmalı; okul, onlara yüksek ufuklar ve gaye-i hayaller göstermelidir. Yuvanın dağıldığı, sokağın kirlendiği, mabedin kupkuru hâle geldiği, okulun ezber ve şablonlara teslim olduğu bir yerde nesiller boşlukta kalacaktır. Maalesef günümüz nesilleri böyle bir donanıma sahip olmadıkları, bu istikamette bir rehabilitasyondan mahrum yetiştikleri için evlilikle, eş seçimiyle, sonrasında da ailede ortaya çıkan farklı türden durumlarla ilgili kararlarını şu kısacık dünya hayatına göre veriyor, bu yüzden de iç içe problemler sarmalından kurtulamıyorlar.”6)
  • “Siz karşı tarafa emniyet ve güven telkin etmeli ve inandırmalısınız ki o da size inansın. Vefalı davranmalısınız ki, vefalı davransın. Onu görüp gözetmelisiniz ki, o da sizi görüp gözetsin. Bu durum molekül yapımız diyebileceğimiz aile hayatında bu çerçevede olduğu gibi, köy, kent ve devlet çapında da aynı şekildedir. Vefaya vefa ile, teveccühe teveccühle, nazara nazarla, sadakate de sadakatle mukabele olur. Aslında Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) yaptığı da buydu. O (aleyhissalâtü vesselam) Veda Hutbesi’nde ‘Onlar sizin nezdinizde size emanet, siz de onlara emanetsiniz.’ buyurmuştu. Meseleye O’nun tavsiyeleri zaviyesinden bakarsanız, günümüzde kadın haklarını savunanların gerilerin gerilerin gerisinde kaldığını görürsünüz.”7)

Ayrıca Bakınız

İlave Okuma

Diğer Diller

Dipnotlar

1)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 104.
2)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 243.
3)
A.g.e. s. 248.
4)
Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 212–213.
5)
M. Fethullah Gülen, Ölçü veya Yoldaki Işıklar, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 154.
6)
M. Fethullah Gülen, “Yuva”
aile.txt · Son değiştirilme: 2024/03/19 12:03 Değiştiren: Editör