Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


tiryak

Tiryak

  • Panzehir, antidot.
  • “Müminin … mânevî yaralarına tiryak ve merhem, sünnet-i seniyyedir.”1)
  • “Günahlar, hayat-ı ebediyede dâimî hastalıklardır. Bu hayat-ı dünyevîde dahi kalb, vicdan, rûh için mânevî hastalıklardır. Sen eğer sabredip şekvâ etmezsen, şu muvakkat bir hastalık ile dâimî pek çok hastalıklardan kurtuluyorsun. Eğer günahları düşünmüyorsan, yahud âhireti bilmiyorsan veya Allah’ı tanımıyorsan, sende öyle dehşetli bir hastalık var ki; milyon defa sendeki bu küçük hastalıktan daha büyüktür. Ondan feryad et. Çünkü bütün dünyanın mevcûdâtıyla kalbin, rûhun ve nefsin alâkadardır. Mütemâdiyen firâk ve zevâl ile o alâkalar kesilip, sende hadsiz yaralar açılır. Bâhusus âhireti bilmediğin için, ölümü idam-ı ebedî tahayyül ettiğinden –âdetâ– güyâ yara bere içinde, dünya kadar hastalıklı bir vücudun var. İşte en evvel hadsiz yaralı ve hastalıklı bu büyük mânevî vücudun hadsiz hastalıklarına kat’î ilâç ve kat’î şifâ verici bir tiryak olan îmân ilâcını aramak ve itikadını düzeltmek gerektir ki o ilâcı bulmakta en kısa yol, bu maddî hastalığın yırttığı gaflet perdesinin altında sana gösterdiği aczin ve zaafın penceresiyle, bir Kadîr-i Zülcelâl’in kudretini ve rahmetini tanımaktır. Evet Allah’ı tanımayanın dünya dolusu belâ başında vardır. Allah’ı tanıyanın dünyası nurla ve mânevî sürurla doludur. Derecesine göre îmân kuvvetiyle hisseder. Bu îmândan gelen mânevî sürur ve şifâ ve lezzet altında, cüz’î maddî hastalıkların elemi erir, ezilir.”2)
  • “Ey hasta kardeşler! Siz gayet nâfi’ ve her derde deva ve hakikî lezzetli kudsî bir tiryak isterseniz, îmânınızı inkişâf ettiriniz. Yani tövbe ve istiğfar ile ve namaz ve ubûdiyet le, o tiryâk-ı kudsî olan îmânı ve îmândan gelen ilâcı istimâl ediniz.”3)
  • “Cenâb-ı Hak, şu zamanda i’câzKur’ân’ın mânevî lemeâtından olan mâlûm Sözler’i, şu dalâlet zındıkasına bir tiryak hâsiyetini vermiş tasavvurundayım.”4)
  • “… Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükürler olsun ki; bu zamanın tam yarasına bir tiryak olarak Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın bir mucize-i mâneviyesi ve lemeâtı bulunan Risale-i Nur, pek çok muvâzenelerle en dehşetli muannit mütemerritleri, Kur’ân’ın elmas kılıcı ile kırıyor. Ve kâinat zerreleri adedince vahdâniyet-i ilâhiyeye ve imanın hakikatlerine hüccetleri, delilleri gösteriyor ki; yirmi beş seneden beri en şiddetli hücumlara karşı mağlup olmayıp galebe etmiş ve ediyor.”5)
  • “Bu acîb asrın bu acîb hastalığına ve dehşetli marazına karşı Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın tiryak misâl ilâçlarının nâşiri olan Risale-i Nur dayanabilir; ve onun metîn, sarsılmaz, sebatkâr, hâlis, sâdık, fedakâr şakirtleri mukavemet edebilir. Öyleyse, her şeyden evvel onun dairesine girmeli, sadâkatle, tam metanet ve ciddî ihlâs ve tam itimadla ona yapışmak lâzım ki o acîb hastalığın tesirinden kurtulsun.”7)
  • “Bir kısım mülâhazalara bağlayarak bazı felsefeci ve kelâmcılar insan-ı kâmili, ‘akl-ı evvel’, ‘akl-ı küll’, ‘kelime-i câmia’, ‘nokta-i câmia’, ‘nokta-i vahdet’, ‘sırr-ı ilâhî’, ‘âyine-i sırr-ı ilâhî’, ‘vesile-i uzmâ’; bazı sofiler de pîşuva, hâdî, mehdî, dânâ-ı kâmil, mükemmil, bâliğ, tiryak-ı ekber, iksir-i âzam.. şeklinde birbirinden farklı kelime ve tabirlerle yorumlamış iseler de, bütün bu mülâhazaların hepsini câmi bir hususa irca etmek de mümkündür; o da, insan-ı kâmilin âyine-i vücud-u Hak ve ‘dû kevn’ olması gerçeğidir.”8)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 96.
2)
A.g.e. s. 257.
3)
A.g.e. s. 271.
4)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 20.
5)
Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 661.
6)
A.g.e. s. 507.
7)
Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 77.
8)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 460.
tiryak.txt · Son değiştirilme: 2024/08/18 21:40 Değiştiren: Editör