Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


sahabe

Sahabe

  • “Dost olmak” anlamına gelen sahabe kelimesi, “sahabi” kelimesinin çoğuludur. Hadis ilminde Peygamber Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) iman edip kendisiyle bir araya gelen ve bu imanla vefat eden kimseyi ifade eder.
  • İbn Hacer, sahabiyi, “Hazreti Peygamber’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) mü’min olarak mülâkî olup sahih olan görüşe göre irtidat etmiş olsa bile Müslüman olarak ölen kimse.”1) olarak tarif eder.
  • Buna göre Peygamberimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) huzurunda ister kısa ister uzun kalsın ya da ondan hadis rivayet etsin veya etmesin veyahut fiziki gözle onu görsün veya görmesin, Efendimiz’in huzurunda imanla bulunmak sahabe olmak için kafidir. Dolayısıyla O’nu (sallallâhu aleyhi ve sellem) hayatında bir kere dahi olsa gören, ya da körlük gibi bir durumdan ötürü fiziken göremese de aynı ortamda bulunan kimseler sahabe sayılırlar.
  • “Âl ve Ashab namında bu zevat-ı kiram, nev-i beşerin Enbiyadan sonra feraset ve dirayet ve kemalatla en meşhur, en muhterem, en namdar, en dindar ve en keskin nazarlı taife-i azîmesidir.”2)
  • “İmansız bir şekilde Efendimiz’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) gören fakat Efendimiz’in vefatından sonra Müslüman olan kimseler de sahabe sayılmazlar. Yine Efendimiz döneminde onu imanla görmüş, daha sonra dinden çıkmış ama vefat etmeden önce tekrar imana dönen kimseler de farklı görüşler olmakla beraber sahabe sayılmazlar. Sahabe tanımında, imanla Efendimiz’i görme, bu imanla yaşama ve bu imanla vefat etme önemli bir noktadır.”3)
  • “Öte yandan Peygamberimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) vefatından sonra henüz defnedilmeden cenazesini gören Ebu Züeyb Hüveylid b. Halid el-Huzeli gibi kimseler de sahabi sayılmazlar.”4)
  • Sahabe olabilmek için çocuk yaşta olanların temyiz çağında olmaları yeterlidir, buluğa ermiş olmaları gerekmez. Peygamberimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) torunları Hasan (radıyallâhu anh) ile Hüseyin (radıyallâhu anh) gibi pek çok sahabinin bulunması, temyiz yaşının yeterli olduğuna bir delildir. Ancak henüz temyiz çağına gelmemiş çocukların sahabeliği hususunda ihtilaf vardır. Söz gelimi Efendimiz’in henüz bebekken dua buyurduğu, ağızlarına hurma gibi şeyler vererek tahnik yaptığı, isim verdiği çocuklar sahabeden sayılmazlar. Sahabe olabilmek için Efendimiz'i âlem-i şehadette görmek şarttır. Dolayısıyla Peygamberimizi keşif yoluyla gören ya da rüyasında onu gören kimse sahabi olmaz.”5).
  • Ashabım hakkında uygunsuz sözler söylemeyin! Eğer, sizden birinin Uhud Dağı kadar altını olsa ve bunun tamamını Allah yolunda infak etse, bu, onların bir-iki avuçluk infakına, hatta yarısına bile mukabil gelmez.”6)
  • “Sure-i Feth’in ahirinde sitayişkârane tavsifat-ı Rabbaniyeye mazhar ve Tevrat ve İncil ve Kur’ân’ın medh ü senasına mazhar olan sahabelere, fazilet-i külliye nokta-i nazarında yetişilemez.”7)
  • Sahabelerin sohbeti, Nübüvvet-i Ahmediye (aleyhissalâtü vesselâm) nuruyla, yani Nebi olarak onunla sohbet ediyorlar. Evliyalar ise, vefat-ı Nebevîden sonra Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmı görmeleri, velâyet-i Ahmediye (aleyhissalâtü vesselâm) nuruyla sohbettir.”8)
  • “Bütün hissiyatları uyanık ve letaifleri hüşyar olan sahabeler, envâr-ı imaniye ve tesbihiyeyi câmi’ olan kelimat-ı mübarekeyi dedikleri vakit, kelimenin bütün manasıyla söyler ve bütün letaifiyle hisse alırlardı. İşte bundandır ki, kırk dakikada bir sahabenin kazandığı fazilete ve makama, kırk günde, hattâ kırk senede başkası ancak yetişebilir. Hattâ velâyet-i kübra olan veraset-i nübüvvet ve sıddıkıyet ki, sahabelerin velâyetidir; bir veli kazansa, yine saff-ı evvel olan sahabelerin makamına yetişmez.”9)
  • “Evet, sahabeler ekseriyet-i mutlaka itibariyle hakka âşık, sıdka müştak, adâlete hâhişgerdirler [istekli]. Çünkü yalanın ve kizbin çirkinliği, bütün çirkinliğiyle ve sıdkın ve doğruluğun güzelliği bütün güzelliğiyle o asırda öyle bir tarzda gösterilmiş ki ortalarındaki mesafe, Arş’tan ferşe kadar açılmış, esfel-i sâfilîndeki Müseylime-i Kezzâb’ın derekesinden a’la-yı illiyyînde olan Hazreti Peygamber aleyhissalatü vesselamın derece-i sıdkı kadar bir ayrılık görülmüştür.”10)

Ayrıca Bakınız

İlave Okuma

Diğer Diller

Dipnotlar

1)
İbn Hacer, El-İsâbe, 1/4–5.
2)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 249.
3)
İbn Hacer, a.g.e., 1/7–8.
4)
Suyuti, Tedribu’r-Râvi, II/209; İbn Hacer, a.g.e., I/8.
5)
Suyuti, a.g.e., II/209; İbn Hacer, a.g.e., I/7–9
6)
Buhârî, Fedâilü’l-Ashab, 5; Müslim, Fedâilü’s-Sahabe, 221; Tirmizî, Menâkıb, 58.
7)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 531–532.
8)
A.g.e. s. 532.
9)
A.g.e. s. 534.
10)
A.g.e. s. 526–527.
sahabe.txt · Son değiştirilme: 2024/05/31 18:04 Değiştiren: Editör