Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


kurb

Kurb

  • “Yakınlık mânâsına gelen kurb, sofîyece, insanın mâverâîleşip cismâniyet çeperini aşarak Allah’a yaklaşması demektir. Kurbu, Allah’ın (celle celâluhu), kullarına yaklaşması şeklinde anlayanlar olmuş ise de, bu O'na mekân ve mesafe izâfe mânâlarını işmâm etmesi itibarıyla uygun görülmemektedir. Kaldı ki, Cenâb-ı Hakk'ın kullarına olan yakınlığı ‘keynûnet’ler ve ‘sayrûret’ler üstü bir yakınlıktır. Değilken sonradan meydana gelen bir kurb, sonradan var olanların ve varlıklarını değişik tekevvünlerle sürdürenlerin hususiyetidir. Bu iki kurbu, birkaç kelime içinde ‘Her nerede olursanız O sizinle beraberdir.’ (Hadîd, 57/4) nur-efşân beyânı ne güzel ifâde eder! Böyle bir yakınlık aynı zamanda, iman ve amel-i sâlihle elde edilen hususî yakınlık da değildir.. şakî-saîd, hayırlı-hayırsız, sâlih-tâlih, canlı-cansız zerreden sistemlere kadar herkesi kanatları altına alan umûmî bir kurbiyettir.
  • Evet, kurb-i umûmî, herkesi ve her şeyi şemsiyesi altına almasına mukabil, kurb-i hususi, imana dayanır ve Allah’ın iyi, güzel, doğru dediği hususların yaşanıp yerine getirilmesiyle gerçekleştirilir ki, bu da ancak, kurb yolunu bulmuş ve sonsuza uzayan koridora girmiş bulunan, her gün ayrı bir iman derinliğiyle sabahlayan-akşamlayan ve إِنَّ اللهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ ‘Şüphesiz Allah, takvâya sarılanlar ve ihsan şuuruyla iyiliği ve güzelliği takip edenlerle beraberdir.’ (Nahl, 16/128) ufkunda seyahat eden bahtiyarlar için bahis mevzuudur. Bu mertebeyi yakalayanlar nefes alırken إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهْدِينِ ‘Şüphesiz beraberimdedir Rabbim ve bana yol gösterecektir.’ (Şuarâ, 26/62) derler; nefeslerini verirken deإِنَّ اللهَ مَعَنَا ‘Şüphesiz Allah bizimle beraberdir.’ (Tevbe, 9/40) der kurbet soluklarlar.
  • Kurb-i hususide iman şuuru ve ihsan hakikatı, gözde ziyâ ve cesette can gibidir. Bu iki temel esasa bağlı olarak farz ve nâfilelerin yerine getirilmesi ise, nâmütenâhîlik semâlarına açılmada iki nûrânî kanat mesâbesindedir. Evet, insanı Allah’a yaklaştırma yollarının en emini, en kestirmesi ve en makbûlü farzları edâ yoludur. Ve gerçek mahbûbiyet ve dolayısıyla da kurbet ise, sınırlı ve kayıtlı olmayan nâfilelerin nâmütenâhî, engin ve vefâ tüten ikliminde tahakkuk eder. Hak yolcusu, her an ayrı bir nâfilenin kanatları altında sonsuza uzanan yeni bir koridorda kendini bulur, yeni bir mazhariyete ulaştığını hisseder; farzları edâya daha bir iştihalı ve nâfilelere karşı da daha bir iştiyaklı hâle gelir.”1)
  • Allah’ın kullarına yakınlığı, Kur’ân-ı Kerim’in makamının yüceliğiyle beşere uzaklığı ve aynı zamanda Zât-ı Vacibü’l-Vücud’un onu muhatap olarak alması itibarıyla kendi yakınlığını ifade etmesinde sonsuz bir bu’d (uzaklık) içinde sonsuz bir kurb (yakınlık) esprisi görülmektedir.”2)
  • “O’na şâyeste, dâimî, berkarar, zevalsiz, muhteşem bir diyar-ı âher var. Başka bâki bir memleketi vardır. Bizi onun için çalıştırır. Oraya davet eder ve oraya nakledeceğine, zâhirden hakikate geçen ve kurb-u huzuruna müşerref olan bütün ervâh-ı neyyire ashabı, bütün kulûb-u münevvere aktâbı, bütün ukûl-ü nurâniye erbabı şehâdet ediyorlar ve bir mükâfat ve mücâzât ihzâr ettiğini, müttefikan haber veriyorlar ve mükerreren pek kuvvetli vaad ve pek şiddetli tehdid eder, naklederler.”3)

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 190–191.
2)
M. Fethullah Gülen, Bir İ’câz Hecelemesi, İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 106.
3)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 794.
kurb.txt · Son değiştirilme: 2024/02/27 15:47 Değiştiren: Editör