Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


igtirab

İğtirab

  • “Katmerli gurbet de diyebileceğimiz iğtirab; sürekli düzelmeleri bozulmaların takip etmesi ve salâhları fesatların kovalaması; gece-gündüz devridaimi gibi, gönlün biraz aydınlanmasını müteakip hemen yeniden karanlığın bastırması duygusudur ki, hemen her zaman 1)طُوبَى لِلْغُرَبَاءِ muştusuyla serfiraz hizmet erlerinin korkulu rüyaları olagelmiştir.. ve onu, düşündükçe ürpermişlerdir.
  • Gurbet için de aynı mülâhazalar söz konusu olabilir; iğtirab, ya sırf cismanî, ya hâlî ve kalbî ya da her ikisinin birden duyulup hissedildiği muzaaf bir yalnızlıktır.
  • Cismanî iğtirab, tıpkı gurbette olduğu gibi, yurttan-yuvadan, dosttan-ahbaptan uzak kalmaya denir ki, bilhassa, ulaşma yolları bütünüyle bozulup, köprüler de harap olunca, çaresizlikten dolayı ruhları tam bir iğtirab istilâ eder. Beden insanları için çok defa ölümle neticelenen iğtirab, Allah ve ahirete imanla tadil edilmezse, her zaman tahammülfersâ bir hâdise sayılabilir, imanla, bu müterakim gurbetleri göğüsleyip, sonra da şöyle veya böyle vefat edenlere مَوْتُ الْغَرِيبِ شَهَادَةٌ ‘Bu kabîl yalnızların vefatı şehadettir.’ fehvasınca, o bir nimettir. Evet o, küfür, ilhad ve dalâletten kaynaklanmıyorsa, “Her ızdırabın bir mükâfatı vardır.” esasına binaen, insanı Cenâb-ı Hakk'a yönlendirdiği ölçüde çok yararlı bir ihsan-ı ilâhîdir.”2)
  • İğtirabın hâl televvünlüsü طُوبَى لِلْغُرَبَاءِ beyan-ı Nebevîsi'yle tebcîl edilmiştir. Fesat istilâsına uğramış bir zaman diliminde, çağın getirdikleriyle boğuşan çaresiz bir salih insan; cehalet girdabına kapılmış bir toplum içinde hakikatâşina bir alim; nifakın kol gezdiği bir dünyada sadâkate kilitlenmiş bir vefa insanı iç içe böyle bir gurbet yaşamaktadır ve fesadın azgın köpürüşlerini, cahil yığınların zebil olup gidişlerini, nifak ve nifakçıların her zaman prim alışlarını gördükçe iliklerine kadar kendini yalnızlık içinde hissederek “Keşke bu insanlara bir şeyler anlatabilseydik!” der inler.
  • Kalb buudlu iğtiraba gelince o, ârifin, Hak katındakileri duyuş, seziş ve bekleyişleri açısından öyle bir gurbetidir ki; duyar, hisseder; duyup hissettikleriyle ruhânî zevklere açılır; açılır ama, vuslat-ı hakikîye kadar çevresinde Hakk'a kapalı insanların gurbetlerini ruhunda duyduğu gibi, seyr-i ruhânînin getirdiği gurbetlerden de bir türlü kurtulamaz; sürekli kalbinde, ‘kurbet’, ‘üns billâh’ ve ‘lika’ şevk u iştiyakını duyar; duyar ama, hakikî olmasa bile, ya endişe, korku ve hassasiyetinin örgüleyip yürüdüğü yollarda karşısına çıkardığı berzahların tesirinde kaldığından ya da bir kısım şuuraltı mülâhazaların resmettiği şekil ve suretler, kalb gözü hadekasını birer perde gibi sardıklarından, derecesine göre muğteribin yakînî, zannî, tahmînî veya vehmî bir gurbeti söz konusudur ki, değişik dalga boyundaki bu şerareler, vefa, sadâkat ve kurb hususiyetlerine çarparak onların ruhî şekillerine dokunur.. ve şekil değişmelerinden meydana gelen boşluklarda gurbet esintileri duyulmaya başlar ki, işte bu, mütemadî bir iğtirabtır. Zira sâlik, yukarıdaki mülâhazalarla arzetmeye çalıştığımız hususları, kazanma kuşağında kaybetme gördüğünden kendini çaresizlik içinde hisseder.. ve bu yalnızlık endişesi, yalnızlık vehmi ve yalnızlık düşüncesiyle يَا لَيْتَنِي لَمْ تَلِدْنِي أُمِّي ‘Keşke anam beni doğurmasaydı!’ der ki, bu bildiğimiz gurbetlerin en ağırı, en idrak edilmezi ve en değerlisidir.”3)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
Müslim, İman, 232; Tirmîzî, İman, 13; İbn Mâce, Fiten, 15; Müsned, 4/72
2)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 279.
3)
A..g.e. s. 280–281.
igtirab.txt · Son değiştirilme: 2024/02/08 10:33 Değiştiren: Editör