Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


kuran

Kur’ân

  • Kur’ân, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi ve âyât-ı tekviniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri ve zeminde ve gökte gizli esma-i İlahiyenin manevî hazinelerinin keşşafı ve sutûr-u hâdisatın altında muzmer hakaikin miftahı ve âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı ve şu âlem-i şehadet perdesi arkasında olan âlem-i gayb cihetinden gelen iltifatat-ı ebediye-i Rahmaniye ve hitabat-ı ezeliye-i Sübhaniyenin hazinesi ve şu İslâmiyet âlem-i manevîsinin güneşi, temeli, hendesesi ve avâlim-i uhreviyenin mukaddes haritası ve zat ve sıfât ve esma ve şuun-u İlahiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı, bürhan-ı kātı’ı, tercüman-ı sâtıı ve şu âlem-i insaniyetin mürebbisi ve insaniyet-i kübra olan İslâmiyet’in mâ ve ziyası ve nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi ve insaniyeti saadete sevk eden hakiki mürşidi ve hâdîsi ve insanlara hem bir kitab-ı şeriat hem bir kitab-ı dua hem bir kitab-ı hikmet hem bir kitab-ı ubudiyet hem bir kitab-ı emir ve davet hem bir kitab-ı zikir hem bir kitab-ı fikir hem insanın bütün hâcat-ı maneviyesine merci olacak çok kitapları tazammun eden tek, câmi’ bir kitab-ı mukaddestir. Hem bütün evliya ve sıddıkînin ve urefa ve muhakkikînin muhtelif meşreplerine ve ayrı ayrı mesleklerine, her birindeki meşrebin mezâkına lâyık ve o meşrebi tenvir edecek ve her bir mesleğin mesâkına muvafık ve onu tasvir edecek birer risale ibraz eden mukaddes bir kütüphane hükmünde bir kitab-ı semavîdir.”1)
  • Kur’ân’ın takip ettiği makasıd-ı esasiye ve anâsır-ı asliye, ubûdiyet ile tevhid, risalet, haşir, adalet olmak üzere dörttür. Diğer bahsettiği meseleler ancak bu maksatlara vesilelerdir.”2)
  • Mürşid; ilim ve mârifet ufku itibarıyla ne kadar da aşkın olsa, telkin, tebliğ ve temsilinde, muhataplarının idrak seviyelerini görüp gözetecek kadar arşiyesini ferşiyesiyle iç içe yaşayan bir kâmil, nüzûlünü urûca bağlamış bir vâsıl ve tenezzülünde etrafındakilerin sesi-soluğu olmuş kusursuz bir nâsihtir. O, terbiyegerdelerinin duygu, düşünce ve hissiyatlarını gözeterek yapacaklarını yapar ve söyleyeceklerini söyler. Ufkuna ait vâridâtın husûsî rengi ya da değişik mülâhazalara bağlı o vâridâtın iğlâk ve iphamıyla, muhataplarının düşüncelerini karıştırmadan her zaman uzak durmaya çalışır; çalışır zira hakikî mürşid, Kur’ân’ın has bir talebesidir ve Kur’ânî olma mecburiyetindedir. Kur’ân, yüceler yücesi bir sıfatın sesi-soluğu olmasına rağmen, vâhidî ve celâlî bir tecellî dalga boyunda değil de, ehadî ve cemâlî bir zuhur çerçevesinde peygamber ufkuna inmiş ve çoğunluğun idrak seviyesine göre insanlara seslenmiştir. Kur’ân’ın insanlarla muhaveresi böyle bir tenezzül çerçevesinde cereyan ettiği gibi, onun müstesna mübelliği, mürşidler mürşidi Hazreti Rûh-u Seyyidi’l-Enâm’ın (aleyhi ekmelü’t tehâyâ) irşad ve tebliğleri de hep bu üslûba bağlı cereyan etmiştir. O’na isnad edilen bir sözde bu husus vurgulanarak şöyle buyrulur: ‘ نَحْنُ مَعَاشِرُ الاَنْبِيَاءِ أُمِرْنَا أَنْ نُكَلِّمَ النَّاسَ عَلَى قَدْرِ عُقُولِهِمْ- Biz nebiler topluluğu, insanların seviyelerine inmek ve onlara anlayabilecekleri bir üslûpla konuşmakla emrolunduk.’”3)
  • “Edebî dâhiler, onun (Kur’ân’ın) büyüleyici ifadesine ve belâgat üstünlüğüne hayranlık destanları koşarken, nazarlarını âfâk ve enfüste gezdiren ilim adamları, onun aydınlatıcı tayfları altında, eşya ve hâdiselerin hakikî yüzlerini görebilme ve anlayabilme bahtiyarlığına ermişlerdir.”4)
  • “(Kur’ân-ı Kerim) değişik ilim dallarının inkişafıyla, âfâk ve enfüsün yani insan mahiyeti ve mekânların didik didik edileceğini, ilmî buluş ve tespitlerin, yeni yeni keşiflerin insanoğlunu inanmaya zorlayacağını ‘Biz onlara, ufuklarda ve kendi nefislerinde mucizelerimizi göstereceğiz ki, onun (Kur’ân ve Kur’ân’ın getirdikleri) gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi?” (Fussilet, 41/53) mucizevî beyanıyla ifade etmişti ki günümüzde süratle o noktaya doğru gidilmektedir.”5)
  • Hüzün ve Kur’ân âdeta birbirini tamamlayan iki kelime. Kur’ân hüzünle inmiştir. Allah Rasülü (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadislerinde buna işaretle buyurur ki; ‘Kur’ân-ı Kerim’in en güzel tilaveti ciddî bir hüzün içinde okunanıdır.’ Şahsen ben, ruhsuz Kur’ân okumanın insanımızı duygusuz hâle getireceğine inanıyorum. Kur’ân’ı anlamak, Kur’ân ile dirilmek, onun özünde derinleşmeye bağlıdır.”6)
  • “İmam Muhasibî, akıl ve mantığa, Kur’ânîlik tabirini ilâve ederek ‘Kur’ân aklîliği’ demiş ve akıl için bir kısım sınırlar belirleme yoluna gitmiştir ki, akıl için esas olan da budur.”7)
  • Kur’ân, beyan âleminde makamcem’in unvanıdır. Evet, Kur’ân, ‘hakâik-i sâbite’ (sabit, değişmez hakikatler) ile ‘âyân-ı sâbite’yi (varlıkların ilm-i ilâhî’deki sabit asılları, mahiyetleri) bir araya getiren biricik kitaptır. Mülk, melekût ve görünen-görünmeyen âlemler onda iç içedir. Kur’ân, şehadet âleminde, gayba ait bir dildir. Gayb âlemine ait haberleri en doğru şekilde bildiren de odur. İşte Kur’ân bu yönüyle de bir ‘câmi’ ve bir birleştiricidir. Bütün bu hususiyetlerinden dolayı da kelimenin tam anlamıyla ‘kitap’ dendiğinde Kur’ân anlaşılır.”8)
  • Allah ahlâkı ile ahlâklanmak, O’nun dış âlemler (âfâk) ve iç âlemlerde (enfüs) bize duyurmak istediği şeyleri bir vâhidin birbirini tamamlayan iki yüzü gibi duyup değerlendirmek ve bütün hissettiklerimizi Kur’ân’a bağlayıp onda dinlemeye çalışmak… Evet biz, Kur’ân-ı Kerim’de hayat prensipleri olarak vaz’edilen meseleleri amelî olarak tam tatbik ettiğimiz zaman –Allah’ın tevfik ve inayetiyle– umum hayatımız da düzene bir ölçüde girecek, zannediyorum biz de işte o zaman ikilemlerden kurtulmuş olacağız.”9)
  • “Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde ‘Ümmetimin üzerine bir zaman gelecek. Onlar bir vadide, Kur’ân bir vadide bulunacak.’ buyururlar. Bu dönem, ümmetin ve Kur’ân’ın gurbet yıllarıdır. Kur’ân onlarsız, onlar da Kur’ân’sız kaldıklarından gariptirler. Bu dönemde Kur’ân, dilinden anlaşılmayan bir kitaptır. Ümmet, bağı kopmuş tesbih taneleri gibi dağınıktır. Çünkü, bu ümmet, onları birbirine bağlayan ‘Urvetü’l-Vüskâ’dan mahrumdur.”10)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 392–393.
2)
Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nûriye, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 217.
3)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 476.
4)
M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-1, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 22.
5)
A.g.e. s. 25–26.
6)
M. Fethullah Gülen, Sohbet-i Cânan (Kırık Testi-2), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 41.
7)
M. Fethullah Gülen, Yaşatma İdeali (Kırık Testi-11), İstanbul: Nil Yayınları, 2012, s. 70.
8)
M. Fethullah Gülen, Kur’ân’ın Altın İkliminde, İstanbul: Nil Yayınları, 2010, s. 21–22.
9)
A.g.e. s. 558–559.
10)
M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla-2, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 265.
kuran.txt · Son değiştirilme: 2024/05/02 10:37 Değiştiren: Editör