Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


mefkure

Mefkûre

  • “Her yüce ideal ve yüksek mefkûre, sistemli düşünce ve sıhhatli bir planda varlığa erer, taraftar bulur ve günde birkaç defa müntesiplerinin tali’ine tebessüm eden bir mihrap hâline gelir. Bu destek ve kaideyi bulamayan dava ve düşünceler ise, daha doğmadan, ölür giderler.”1)
  • İnsan, ancak yüksek ideallerle gerçek insanlığa ulaşabilir. Hayatını yüksek mefkûre ve ideallerle derinleştirmeyen kimselerin yükselip ruh insanı olmaları bir yana, ilk fıtratlarını korumaları da çok zordur; hatta imkânsızdır.”2)
  • “… bir insan, dünyayı veya sadece cismaniyete ait bir zevki ya da ikbal, makam ve mansıba müteallik hususları mefkûreleştirse, hayaline gaye yapsa ve bu yolda çalışıp çabalamaya dursa ve zamanla bunları elde etse de o hiçbir zaman doymayacak beden ve cismaniyeti adına sürekli daha başka şeyler arayacaktır. Aklı, ruhu ve bütün hissiyatıyla yüksek mefkûrelere yöneleceği âna kadar da bir türlü doyma bilmeyecektir.”3)
  • Mefkûre, mefkûre insanının elinde değerler üstü değerlere ulaşır ve zaferlerin, muvaffakiyetlerin büyüsü hâline gelir. Eğer o mefkûreyi temsil edecek insanlar, o işin tam eri değilse, o mefkûre sancak olmadan çıkar; altında seviyesiz, âdi hırsların haykırıldığı bir flama olur. Böyle bir flama sokak çocuklarını bir araya getirip oyun türünden bazı hedeflere sevk etse de, milletimizin ruh derinliklerindeki duyguları gerçekleştirmeye yetmez.”4)
  • “Canlı kalmak ve hayat solumak… Ayakta kalmak ve mefkûremizi cihanşümul bir atlasta nakış nakış dokumak, sınırsız bir ufukta tayf tayf yayabilmek… İşte bir fert için, bir millet için en önemli konu bu.”5)
  • “… bir taraftan yeni çalışmalarla, millî ruh köklerimizi tespit ederek onlara dayanmaya, hatta onları aşmaya uğraşırken, diğer taraftan da, yaşamak için yenilenmek, meyve verebilmek için de her zaman canlı kalmak mefkûresiyle, gönüllerimiz, ruh ve mânâ köklerimiz de, gözlerimiz, geleceğin art arda ufukları ötesinde, yaşamayı ve inkişaf etmeyi ‘olmazsa olmaz’ ölçüsünde bir düstur kabul ederek, hiç bitmeyen bir açılma iştiyakıyla yaşamalıyız ki, hayatlarımızı onların yaşamasına bağladığımız gelecek nesilleri de yaşatabilelim.”6)
  • “Sinesini en yüksek mefkûre ve insanlık sevgisiyle donatanlardır ki, kalbin enerji balansını düzeltmiş, duyguları en ulvî hedeflere doğru kamçılamış ve kendi içlerinde ölümsüzlüğe ermişlerdir. Bir hamlede hayvanî yaşayıştan kurtulup bedenî hazlarını aşan bu tali’liler, ruhlarını coşturmuş, kalblerini kanatlandırmış ve nefislerinin rağmına insanî yanlarını zaferlere ulaştırmışlardır.”7)
  • “Nesiller kendilerine gösterilecek yüksek hedef ve ulvî ideallerle canlılıklarını korurlar. Hedefsiz, mefkûresiz kaldıklarında da kadavralaşır ve birer iskelet hâline gelirler.”8)
  • “Önceden belirlenmiş yüksek idealleri ve mâkul mefkûreleri istikametinde şerefle ilerlerken, karşılarına çıkan engelleri, çelikleşmelerine vesile sayacak; darılmalara ve kırılmalara düşmeyeceklerdir.”9)
  • “Yüksek mefkûrelere gönül verememiş; kendini ulvî gayelere göre ayarlayamamış; basit düşüncelerin karanlık ve zıtlarla dolu atmosferinden çıkamamış; görüp duyduğu, okuyup düşündüğü şeylerle yeniliklere ulaşamamış ve insanlara karşı içindeki iştiyak ve sevgi ateşini körükleyip coşturamamış ham ruhlar, hayatta olsalar dahi yaşamış sayılmazlar.”10)
  • “Geçmiş zaman, bin bir modeliyle geleceğin rengârenk kostümlerini hazırlar. Gelecek, ihya edilmeyi bekleyen bir arazi gibi, yüksek mefkûre ve hülya derinliğinde hâdiselere bağrını açar bekler. İçinde bulunduğumuz zaman bir mekik gibi bu iki kutup arasında gelir-gider ve kendi dilimini örer.”11)
  • “Kendini bir yüce dava ve mefkûreye vakfeden herhangi bir insan, kendi imkân ve iktidarı ölçüsünde tedbirini alıp Hakk’ın tevfikine sığınarak çalışabildiği ve Montherland’ın tabiriyle ‘zaman yiyiciler’den uzak kalabildiği takdirde, güç ve takatinin çok fevkinde iş ve hizmetlere muvaffak olacağından, dolayısıyla da bir o kadar müspet neticeler elde edeceğinden asla şüphe edilmemelidir.”12)
  • “Kanaatimce, toplumumuzun şimdilerde, şuna-buna değil, … mefkûre kahramanlarına ihtiyacı var. Önce kendi milletimize, sonra da bütün bir insanlığa merhamet duygusuyla ellerini uzatabilen ve ellerini Rabbine her kaldırışında başkalarını dileyen mefkûre kahramanlarına.”13)
  • Adanmışın mefkûre kıymeti, dünyevî değerlerin o kadar üstündedir ki, hedefe –o, garazsız-ivazsız Allah’ın hoşnutluğudur– kilitlenmiş böyle birine yörünge değiştirtmek çok zor, başka bir bedele bağlamak ise âdeta imkânsızdır.”14)
  • “… mefkûre muhacirlerinin uğradığı hemen her yerde, insanlar arasında âdeta bir sevgi seli çağlamaya başladı bile. Hemen her bucakta duyulur, hissedilir şekilde iç içe huzur ve itminan esintileri var. Dahası, her yanda âhenk ve istikrarın sarsılmaz blokajları diyebileceğimiz sulh adaları oluşuyor.”15)
  • İmanımız bize her zaman farklı şeyler fısıldar, vicdanlarımız ayrı ayrı telden nağmeler dinletir. Ne var ki, bizimle aynı inanç ve aynı mefkûreyi paylaşmayanlar bütün bunlardan ne bir şey duyar ne de bir şey anlarlar.”16)
  • “Bir hakikati, bir düşünceyi ikame etmek, yerleştirmek başkadır, devam ettirmek daha başkadır. Bin bir ihtimamla teessüs ettirilmiş nice mefkûre ve ona bağlı müessese vardır ki kuruluş ve işleyiş şartları itibarıyla herhangi bir kusur söz konusu olmasa da, devam adına gerekli olan hassasiyet gösterilemediğinden iki adım ileriye gidilememiş; hatta bir kısım ‘şerrü’l-halef’ler yüzünden teessüsüyle yıkılış sürecinin başlaması bir olmuştur.”17)
  • Hüzün; gam, keder, gussa mânâlarına gelen Arapçadaki ‘hazen’den alınmıştır. Sofiye bu kelimeyi; sevinç, neşe ve sürûrun karşılığı olarak kullanmıştır ki, buna vazife şuuru, dava düşüncesi ve mefkûre buudlu tasa da diyebiliriz.”18)
  • “… aynı ruh, aynı duygu, aynı düşünce, aynı mefkûre etrafında kenetlenmiş kimselerin birlik içinde Hakk’a yönelişlerinde öyle bir derinlik, his ve şuurlarında öyle bir zenginlik, zikr ü fikirlerinde öyle bir enginlik vardır ki, en istidatlı fertler ve en kâmil insanlar bile, böyle bir heyet içindeki vâridlerin en küçüğünü dahi tek başlarına elde etmeleri mümkün değildir.”19)
  • Mefkûre yörüngeli yaşayan insanlar lazım. Mefkûre yörüngeli insanlar, hem kendileri çok büyük bir ideale dilbeste olmuş, hem de hayatlarını o mefkûreye bağlı sürdürmeye azmetmiş insanlardır.”20)
  • “… mefkûre muhacirleri bir anda dünyanın çehresini değiştirebilecek kadar çok yüksek gaye-i hayaller peşinde olmalıdır. Zira himmetler âli ise davranışlarla ona yetişilemediği durumlarda bile Allah (celle celâluhu), niyetlerle o boşluğu doldurur ve kişiyi hayalinde kurguladığı hedefe göre mükâfatlandırır. Yani insan, realize edilemeyen güzel niyetlerinin bile sevabını alır.”21)
  • “Peygamberler, özel donanımlı, hususî insanlar olduğundan ve vazifeleri nazara alındığından, onlara dâhi denemeyeceği gibi; peygamberlerin yaptıkları işlere de dâhiyâne ve hedefledikleri şeylere mefkûre denemez. Ziya Gökalp, idealin yerine mefkûreyi kullanmıştı. Çünkü, yaptıkları şeyler kendi düşünceleri değildir. Bu yönüyle, onların hedeflerine bir gâye-i hayal demek daha uygundur ki, Üstad Hazretleri de o tabiri kullanmıştır. Gâye-i hayal; yani, inanmış bir insanın gönlünde kurgulayabileceği, tasarlayabileceği, tasavvur edebileceği, Allah’ın rızası gibi, i’lâ-i kelimetullah gibi, iyi insan olma gibi mefkûreler, düşünceler, beklentiler ve hedefler halitasından meydana gelen bir yüksek hedef…”22)
  • “Kullana kullana kabullendiğimiz ‘mefkûre’ kelimesi hedef, gâye, ideal ve gâye-i hayâl gibi mânâlara gelmektedir ve bazıları ‘mefkûre’ yerine ‘ideal’ ya da ‘gâye-i hayâl’ demeyi tercih etmektedirler. Aslında bu kelimelerin hepsiyle de hemen hemen aynı mânâ ifade edilmekte; insanın, bir gâyeye bağlanması, bir dâvâya adanması, yüksek bir hedefe kilitlenmesi ve oturup kalkarken, yerken içerken bile o gâyeyi, o dâvâyı ve o hedefi düşünmesi nazara verilmektedir.”23)
  • “…hayatını … bir gâyeye bağlayan insan, zamanla kendi kusurlarını da görmeye başlar. Dolayısıyla, kendi nefsine dini hayatı, hâl ve tavırları adına eğrilmeye, eksik ve kusurlara girmeye çok fazla fırsat vermez; dikkatli yaşar, iradesinin hakkını verir. Belki bazen nefis ve şeytandan gelen bir kısım cismanî ve bedenî arzu oklarına maruz kalabilir. Fakat, bağlandığı gâye onun yanlış adım atmasına mâni olur. Mefkûre duygusu o insanda ihsan şuurunu tetikler. Allah’ı görüyor ya da O’nun tarafından görülüyor olma mülâhazası herhangi bir günah ihtimaline karşı onu hemen teyakkuza çağırır.”24)
  • “Kur’ân’ın sadık bir talebesi kendi aşk, şevk, heyecan ve tutkularının ötesinde başkalarını da terkisine alıp sonsuza taşıma azmindeki bir ebediyet süvarisidir. O, düşünce dünyasına göre mefkureleştirdiği ufka doğru ilerlerken, başkalarının realite dedikleri pek çok şeyi çiğner-geçer; çiğner-geçer de bir kısım mefkûrezedeler onu deli sanırlar.”25)

Ayrıca Bakınız

İlave Okuma

Diğer Diller

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Ölçü veya Yoldaki Işıklar, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 226.
2)
M. Fethullah Gülen, Prizma-4, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 271.
3)
M. Fethullah Gülen, Kendi İklimimiz (Prizma-5), İstanbul: Nil Yayınları, 2007, s. 214.
4)
M. Fethullah Gülen, Ruhumuzun Heykelini Dikerken-1, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 120.
5)
M. Fethullah Gülen, Beyan, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 12.
6)
A.g.e. s. 41.
7)
M. Fethullah Gülen, Buhranlar Anaforunda İnsan (Çağ ve Nesil-2), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 49.
8)
A.g.e. s. 90.
9)
A.g.e. s. 134.
10)
M. Fethullah Gülen, Yitirilmiş Cennete Doğru (Çağ ve Nesil-3), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 29.
11)
M. Fethullah Gülen, Zamanın Altın Dilimi (Çağ ve Nesil-4), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 14.
12)
A.g.e. s. 173.
13)
M. Fethullah Gülen, Işığın Göründüğü Ufuk (Çağ ve Nesil-7), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 158.
14)
M. Fethullah Gülen, Örnekleri Kendinden Bir Hareket (Çağ ve Nesil-8), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 35.
15)
A.g.e. s. 105.
16)
A.g.e. s. 202.
17)
M. Fethullah Gülen, Çekirdekten Çınara (Bir Başka Açıdan Ailede Eğitim), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 169.
18)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 77.
19)
A.g.e. s. 418.
20)
M. Fethullah Gülen, Sohbet-i Cânan (Kırık Testi-2), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 72.
21)
M. Fethullah Gülen, Buhranlı Günler ve Ümit Atlasımız (Kırık Testi-14), İstanbul: Nil Yayınları, 2015, s. 44.
22)
M. Fethullah Gülen, Gurbet Ufukları (Kırık Testi-3), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 155.
23)
M. Fethullah Gülen, Ümit Burcu (Kırık Testi-4), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 81.
24)
A.g.e. s. 82–83.
25)
M. Fethullah Gülen, Ölümsüzlük İksiri, (Kırık Testi-7), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 219–220.
mefkure.txt · Son değiştirilme: 2024/01/16 18:22 Değiştiren: Editör