Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


kulli_kaideler

Küllî Kaideler

  • “Hicrî 4. asrın ortalarında Fıkıh ilmi tam mânâsıyla yerleşmiş ve bilhassa Maveraünnehir ve çevresinde büyük inkişaflar kaydedilmiş, ‘İmamların Güneşi’ olarak anılan Ebu Muhammed Abdul-Aziz ibn Ahmed el-Halvanî ve talebesi Muhammed ibn Ahmed ibn Ebî Sehl es-Serahsî, Ebu’l-Hasan Ubeydullah ibn Hüseyin el-Kerhî, Kadi Ebu Zeyd ed-Debûsi, Ali ibn Muhammed el-Pezdevî gibi çok büyük Hanefi fakihleri bu dönemde yetişmiştir. İşte, ‘Fıkhın temel kaideleri ve fıkhî hükümlerin dayandığı asıllar’ diyebileceğimiz ‘kavaid-i külliye (küllî kaideler)’ bu dönemde tespit edilmiş ve ilk defa bunlardan kırk kadarını bir kitapta toplayan Hanefi fakih Ebu’l-Hasan Ubeydullah ibn Hüseyin el-Kerhî olmuştur.
  • Küllî kaideler, ‘Cüz’iyyatın tamamını kapsayan veya ihtiva eden küllî hükümler’ olarak veya ‘Kapsamına giren meseleler hakkında umumî teşrî hükümler ihtiva eden küllî esaslar’ şeklinde tarif edilmiştir. Bu kaideler her ne kadar cüz’i meseleler hakkında hüküm vermede mutlak doğrular değil de istisnaları olan ‘ağlebî’ veya ‘genel“ doğrular’ olarak kabul edilmiş de olsalar, bunlar, cüz’i meseleler hakkında hüküm vermede, bu hükümleri objektif ölçüler üzerine bina etmede ve fetva usullerini anlama ve anlatmada aslî esaslar fonksiyonu görmektedir. Onları bir bakıma bir cüz’iyi küllî, parçayı bütün içinde değerlendirme veya bir cüz’i hakkında nihaî hükme varmak için külliyi nazara alma, günümüzün ifadesiyle, bütüncül bakış açısına göre değerlendirip hükmetmede esaslar veya asıl düsturlar olarak da görebiliriz.
  • Külli kaideler, arz edildiği üzere, öncelikle âyetlere ve hadislere, ya da Peygamber Efendimiz’in uygulamalarına dayanır. Mecelle’nin ilk 99 maddesi, bu küllî kaidelerdendir. Mesela, 2. madde olan ‘Bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir.’ küllî kaidesi, dayanağını, ‘Ameller, niyetlere göredir.’ hadis-i şerifinde bulur. Bu küllî kaideden pek çok meseleyle ilgili başka kaideler çıkarılmıştır. Sözgelimi, İslam Ceza Hukuku’nda suç, sadece ondaki maddî unsura göre değil, suçlunun onu işlemedeki iradesi de nazara alınarak değerlendirilir.”1)
  • “Varlığın çehresindeki perdeyi kaldıran; eşyanın ruhunda meknî bulunan sırları gün yüzüne çıkaran; yerle gök arasındaki kopukluğu giderip bir kere daha arzı semalara bağlayan; akılla kalbi en sağlam esaslar çerçevesinde buluşturup muhakemenin ufkunu fizik ötesi enginliklere ulaştıran; canlı-cansız her şeyi en doğru şekilde okuyan; okuduklarını, herkesten çok önce ve en büyük araştırmacıların idrak ufkunu aşkın bir seviyede yorumlayıp küllî kaidelere bağlayan O’dur. (sallallâhu aleyhi ve sellem)”2)
  • “Kur’ân-ı Kerim, yaratılış, varlık, genişliğiyle bütün kâinatlar hakkında en yeni ilmî verilere muvafık, onlarla çelişmeyen; hatta küllî kaideler hâlinde onlara dair icmâlî bilgiler veren öyle harika bir kitaptır ki, ona “Mikro âlemden makro âleme kadar her şeyi kulluk hedefli şerh ve izah ediyor.” dense sezadır.”3)
  • “Nurlar, İslâmî pek çok temel meseleyi halletmenin yanında, onlara bir bütün hâlinde bakıldığında, satır aralarına sıkıştırılmış pek çok yol gösterici mesajlar ve küllî kaideler türünden disiplinler ve fikir yumakları bulmak da mümkündür. Meselâ onlardan biri: ‘Bir insanı alıp, kemalâtın mertebelerinde dolaştırarak onu kurmay yapmaktansa beş on insanı nefer yapmak ve onları dalâletten kurtarmak daha iyidir.’4) Zira, çağ ve dönem itibarıyla insanları kurtarmak ; onları ayakları yere basan birer nefer seviyesinde ele alma, onları yetiştirme, koruma ve kollamayla olacağından neferlerin anlayışı ve muhatap alınmaları ön plâna çıkar.”5)
  • “… meselelere bütün hâlinde bakmama, mutlaka ya ifrat ya da tefrite sebebiyet verir. Günümüzde ilimlere de bütüncül nazar dediğimiz küllî nazarla bakılıyor. Yani, küllî kaideler esas alınıyor; ama varlık, küll-cüz münasebeti içinde değerlendiriliyor. Küllî kaidelere bakmadan, yalnızca cüz’iyâta göre değerlendirme yapılırsa mesele dağılır; genel ahenk bozulur.
  • Bununla beraber, her bir küllî kaidenin ortaya çıkması için o istikamette bir kısım cüz’î emirler olması gerekir; o emirlerin hepsi birden mütalaa edilince o küllî kâide ortaya çıkar ve meseleleri çözerken, ortaya çıkan bu kaide mihenk olarak ele alınır. Meselâ, ‘Allah, dini hangi hikmete binâen vaz’etmiş?’ sorusuna, bütün küllî kaideleri ona irca edebileceğimiz temel bir disiplin vardır: Menfaat ve maslahatları celbetmek, mefsedetleri defetmek. Bütün emirlerin ve nehiylerin temelinde bu vardır. Bu küllî bir kaidedir. Fakat bazen cüz’iyatta buna muhalif bazı şeyler olabilir. Onu çözebilmek için de mutlaka bir küllî kaideye bakmamız, küllî kaideyi esas almamız gerekir.”6)
  • “… anayasa, bir yönüyle, küllî kaideler mecmuasıdır. Cüz’î disiplinler, ancak o küllî kaidelere bağlı olmak suretiyle ve onlardan istinbat edilecek kaidelerle ortaya konabilir. Külliyât gözetilmeden cüz’iyât vaz’ edilemez.”7)
  • “… bazı hakikatleri avam halka anlatırken fıkhî tahliller, küllî kaideler yerine öncelikli olarak âyet-i kerimelerle Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) söz ve uygulamaları öne çıkarılmalıdır. Farklı bir ifadeyle, anlatılmak istenilen meseleler, ‘Efendiler Efendisi (aleyhi elfü elfi salâtin ve selâm) şöyle davranıyordu; şöyle oturuyor, böyle kalkıyordu; şöyle yiyor, böyle içiyordu.’ gibi ifadelerle bizzat Efendimiz’in hayatına bağlanarak anlatıldığında bunun muhataplarda çok daha inandırıcı ve yönlendirici bir etkisi olacaktır.”8)
  • “Kur’ân ve Sünnet nasslarıyla telif edilmeyen ve yüzüp gezen düşüncelere bağlı götürülen meselelerin kalıcı olması mümkün değildir. Evet, küllî kaidelere bağlı olmayan insanlar sürekli zikzak çizer.”9)
  • “Kâinatın içindeki canlı-cansız varlıklar, kanunlar-nizamlar, küllî kaideler, cüz’î disiplinler Kur’ân’da birer söz, birer beyan şeklinde yerini alır; imana dönüşür içimize akar, hayrete inkılâp eder, dimağlarımızda kaynamaya durur. Hem öyle bir akar ve kaynar ki, insan başka şeylere başvurma ihtiyacını duymayacak hale gelir. Çünkü Kur’ân’ın gözlere ve gönüllere sunduğu mânâ ve muhteva bitecek gibi değildir.”10)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
Ali Ünal, Risale-i Nur’da Küllî Kaideler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2012, s. vii – viii.
2)
M. Fethullah Gülen, Beyan, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 94.
3)
M. Fethullah Gülen, Çekirdekten Çınara (Bir Başka Açıdan Ailede Eğitim), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 151.
4)
Krş. ((Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 20.
5)
M. Fethullah Gülen, Fikir Atlası (Fasıldan Fasıla-5), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 69.
6)
M. Fethullah Gülen, Sohbet-i Cânan (Kırık Testi-2), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 36.
7)
M. Fethullah Gülen, İkindi Yağmurları (Kırık Testi-5), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 195.
8)
M. Fethullah Gülen, Buhranlı Günler ve Ümit Atlasımız (Kırık Testi-14), İstanbul: Nil Yayınları, 2015, s. 141.
9)
A.g.e. s. 218.
10)
M. Fethullah Gülen, Prizma-4, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 157.
kulli_kaideler.txt · Son değiştirilme: 2024/04/15 10:12 Değiştiren: Editör