Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


kiyas

Kıyas

  • “Sözlükte kıyas ‘ölçme, takdir ve eşitlik’ anlamlarına gelir. Mütercim Âsım Efendi, kıyasın ‘bir nesneyi misali olan nesneye takdir edip uydurmak’ mânâsına geldiğini söyler (Kamus Tercümesi, II, 997). Terim olarak dilde, mantık ve fıkıhta sözlükteki asıl mânasıyla irtibatlı olmakla birlikte farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Sarf ve nahivde tümevarım yoluyla elde edilen ölçüye kıyas denilirken (nahvî kıyas) mantıkta doğruluğu teslim edilen en az iki önermeden (öncül, mukaddime) zorunlu olarak üçüncü bir önermeye ulaştıran akıl yürütme şeklini belirtir (aklî veya burhanî kıyas). Fıkıhta kıyas, mantıkta kullanıldığı anlamın yanında esas olarak bir akıl yürütme biçimi olan temsili (analoji) ifade eder.”1)
  • Kur’ân-ı Kerim, hadis-i şerifler ve fıkıh âlimlerinin eserlerinde, kimse Kur’ân-ı Kerim’den istifade etmesin, hadislere müracaat etmesin, herkes müçtehidin-i izamı dinlesin diye bir hüküm yoktur. Bizim için edille-i şer’iyye sabittir: Kitap, Sünnet, icmâ-i ümmet ve kıyas-ı fukaha. İslâmî meselelerde bu dört delile müracaat edilir. Ancak bu dört delilden meseleleri anlama da o meseleleri anlayacak hâle gelmeye bağlıdır.”2)
  • Ashab-ı Güzîn’den sonra da ilk asırlardaki selef-i salihîn efendilerimiz, zamanın değişmesiyle ortaya çıkan hayatla alâkalı boşlukları çeşitli istinbatlarla doldurmuşlardır. Duygu safveti ve ihtiyaç tezkeresiyle İlahî Kelam’a mürâcaat eden bu rabbânîler, icmâ ve kıyas sayesinde, dinin kendi gücünü bir kere daha ifade etmesine zemin hazırlamışlardır. Zamanı, konjonktürü ve değişen şartları gözeterek, içtihada ve istinbata açık yanlarıyla İslam’ı içinde yaşadıkları asrın idrakine göre daha bir gür sedayla seslendirmişlerdir. Bu açıdan da, biz Asr-ı Saadet'ten bugüne dek selef-i salihînin üzerinde hassasiyetle durduğu, yaşadığı, koruduğu, salıkladığı ve sonraki nesillere emanet bıraktığı Müslümanlıkla Müslümanız elhamdülillah.”3)
  • “Dünyevî-uhrevî insanlara fayda sağlayacak, uzun soluklu, sağlam ve kalıcı bir aksiyon ortaya koymak isteyen her fert, yapacağı bütün işleri belli kıstaslara bağlılık içinde, belli bir plan ve programa bağlı götürmelidir. İnanan bir insan için bu kıstaslar; edille-i asliye dediğimiz, Kitap, Sünnet, icma-ı ümmet ve kıyas-ı fukahadır. Bunun yanında bir de edille-i tâliye veya edille-i zamaniye diyebileceğimiz, maslahat, istihsan, örf gibi hususlar vardır. Bunlara bağlı içtihat ve istinbatlar olur. Fakat bilinmesi gerekir ki, bütün bu içtihat ve istinbatlar, aslî kaynaklarda bırakılan uçlar değerlendirilerek gerçekleştirilir. Yoksa müctehidin-i kiram efendilerimiz ‘min indi enfusihim’ kafalarına estiği gibi hüküm çıkarmamışlardır. Meseleyi usûl-i fıkıh ıstılahıyla ifade edecek olursak, onlar bir ‘makîsun aleyh’e dayanarak bir kıyasa gitmiş veya bir içtihatta bulunmuşlardır. Bu arada şunu da ifade etmeliyiz ki, bu çok zor ve çetin işi o büyük kametler, kılı kırk yararcasına bir hassasiyetle yerine getirmişlerdir.”4)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
Ali Durusoy, “Kıyas”, TDV İslâm Ansiklopedisi.
2)
M. Fethullah Gülen, Sohbet Atmosferi, İstanbul: Nil Yayınları, 2015, s. 91.
3)
M. Fethullah Gülen, Vuslat Muştusu, (Kırık Testi-8), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 52.
4)
M. Fethullah Gülen, Yaşatma İdeali (Kırık Testi-11), İstanbul: Nil Yayınları, 2012, s. 117.
kiyas.txt · Son değiştirilme: 2024/05/04 17:22 Değiştiren: Editör