“… hilkatte ilk ve icmâlî gaye bellidir; bu gaye insan, kâinat ve
Allah gerçeği karşısında;
iman, mârifet ve
zevk-i ruhanî ufkuna ulaşarak insan olma farklılığını ortaya koymaktır. Böyle büyük ve mücmel bir planın tahakkuku ise, ancak ve ancak sistemli bir düşünce ve disiplinli bir aksiyona bağlıdır. Henüz tafsîlî düşünceye kapalı böyle basit bir ilk plan ve ilk hareket, düşünce ve aksiyon ‘
salih daire’sinin (doğurgan döngü) ilk halkasını teşkil eder, sonra da, kalbin lâhûtî ufkuyla aklın hikmet maşrıkları arasında bir sürü
salih daire yaşamaya başlar. Derken aksiyonlar daha komplike düşüncelere doğru geniş zaviyelere ulaşır, düşünceler de daha büyük projelere dönüşerek devam eder.”
2)