“Hâlık’ın nâmütenâhî isimleri olduğu gibi o esmâ ve arkalarındaki sıfatların birinci, ikinci ve üçüncü… derecede tecellî alanları ve taayyün noktalarının bulunduğu da bir gerçek. Bu âlemler, hem bizim idrak ufkumuz hem de kendi mânâ ve muhtevaları itibarıyla aşkın âlemlerdir.
Âlem-i mülk ve
âlem-i şehadete dair, her zaman net bazı şeyler bilmemiz mümkün olsa da
lâhut,
rahamût,
ceberût,
melekût âlemleriyle alâkalı ne keyfiyet çerçevesinde ne de kemmiyet planında açık bir şey söylememiz oldukça zordur. Bu konudaki bütün mülâhazalar, Kitap ve
Sünnet’in belirleyici temel esaslarına sadık kalınarak tamamen keşfe, müşâhedeye, mükâşefeye bağlı beyanlardır.”
1)