“Hem meselâ, Asâ-yı Mûsâ gibi çok
hikmetleri ve faydaları bulunan kıssa-i Mûsâ’nın (aleyhisselâm) ve sair enbiyanın (aleyhimüsselâm) kıssalarını çok tekrarında, risalet-i Ahmediye’nin (aleyhissalâtü vesselâm) hakkaniyetine bütün enbiyanın nübüvvetlerini bir
hüccet gösterip ‘Onların umumunu inkâr edemeyen, bu zâtın risaletini hakikat noktasında inkâr edemez.’
hikmetiyle; ve herkes her vakit bütün Kur’ân’ı okumaya muktedir ve muvaffak olamadığından, her bir uzun ve mutavassıt sûreyi birer küçük Kur’ân hükmüne getirmek için, ehemmiyetli erkân-ı imaniye gibi o kıssaları tekrar etmesi, değil
israf, belki mukteza-yı
belâgattir ve hâdise-i Muhammediye (aleyhissalâtü vesselâm), bütün benî âdemin en büyük hadisesi ve kâinatın en azametli meselesi olduğunu ders vermektir.”
6)