“Şayet, bugün Anadolu’nun bağrından çıkıp cihana yayılan samimi insanların yurtdışında açtığı birkaç yüz okul varsa, keşke bu sayı birkaç bin olsaydı. Olsaydı da, dünyanın dört bir bucağında, bu okullar vesilesiyle aynı
eğitimi alan, aynı duyguları paylaşan, aynı düşünceleri taşıyan ve bir araya geldiği zaman aynı dili konuşan on binlerce talebe bulunsaydı.. bulunsaydı ve bu münevver insanların her biri kendi ülkesinde dostluğun,
diyaloğun ve evrensel
barışın temsilciliğini yapsaydı. İşte, keşke bu mevzuda asla âhesterevlik edilmeseydi.. keşke
eğitim gönüllüleri az yese, az uyusa ve az dinlenselerdi ama günde birkaç yere derse gitse, bir sonraki yere yetişmek için acele etse ve ocak tüttürmedikleri hiçbir diyar kalmaması için dur-durak bilmeden koştursalardı.”
3)