“Bugünlerde, Kur’ân-ı Hakîmin nazarında
imandan sonra en ziyade esas tutulan
takva ve amel-i salih esaslarını düşündüm.
Takva, menhiyattan ve günahlardan içtinab etmek; ve amel-i salih emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır. Her zaman def-i şer, celb-i nef’a râcih olmakla beraber, bu tahribat ve sefahet ve cazibedar hevesat zamanında, bu
takva olan def’i mefasid ve terk-i kebâir üssü’l-esas olup, büyük bir rüçhaniyet kesb etmiş. Bu zamanda tahribat ve menfi cereyan dehşetlendiği için,
takva bu tahribata karşı en büyük esastır. Farzları yapan, kebîreleri işlemeyen, kurtulur.”
5)