“Zevk u sefadan bütün bütün el çekerek, beden ve cismaniyeti aşma istikametinde katlanılan sıkıntı, eziyet mânâlarına gelen
çile; hak yolcusunun, nefis tezkiyesi ve ruh terbiyesi adına, asgarî kırk gün olmak üzere, çetin bir perhiz ve disiplin içinde yaşamasına denir ki, bu süre zarfında
derviş, yeme-içme, uyuma-konuşma… gibi hususlarda zaruret sınırları içinde kalarak, vaktinin büyük bir bölümünde
ibadet,
zikir,
fikir,
murâkabe ve
muhâsebe ile meşgul olur ve âdeta ölmeden evvel ölmüş gibi davranarak, sürekli
ölüm temrinleriyle nefsanîliği açısından fenâ bulur ve ruhunun bütün menfezleriyle Hakk’a açık bir
hakikat eri donanımıyla yeniden
hayata ‘bismillâh’ der ve Rabbine yürür.”
1)