“
Sofîler,
âlem-i misâl alanını biraz daha açarak şu mütalâada bulunurlar:
Âlem-i misâl,
dünya-
ahiret arası mutavassıt bir mekân, taayyün-ü sânî (ayrı bir yazı konusu), nüfûs-u nâtıka, ervâh-ı kudsiye-i mücerrede (ruhların cisimlerle münasebete geçmeden önceki latîf hâl ve keyfiyetleri) madde-mânâ arası
berzah âlemi vs.. bu mütalâalara göre
misâl âlemi, mânâ ve mahiyetlerin belli bir taayyünle yeni bir
hüviyet ve yeni bir keyfiyete ulaşmak için geçtikleri
berzahî bir köprü, fizik ve metafizik dünya arasında sırlı bir koridor, birbirinden farklı iki buud ortasında bulunan hâil ve perde, mücerred hakikatlerle müşahhas varlıkların iltisak noktası, duyulup hissedilmeyenlerle duyulup hissedilenleri birbirinden ayıran ufuk.. ayrıca
berzahı, meânî ve mücerred hakikatlerin urba giyme hazîresi görenler de olmuştur.”
5)