“
Heyman içtikçe daha bir yanan ve bir türlü suya kanmayan mânâlarına geldiği gibi,
aşk yüzünden deli ve kara sevdalı anlamlarına da gelir. Tasavvuf erbabına göre
heyman, âşık u
sâlikin, yol esnasında kalbini saran sürpriz tecellî ve ilâhî mevhibelerle, taaccüp,
istihsan ve ruhanî zevklere dalıp kendinden geçmesi ve
iradesine hâkim olamaması demektir. Kur’ân-ı Kerim ve
Sünnet-i Sahiha’da
heymanla alâkalı açık bir beyan olmadığından, çoğu ehl-i hakikat, ‘
dehşet’ gibi onu da makamlardan herhangi bir
makam görme yerine bir
hâl ve televvün şeklinde anlamışlardır.”
1)