“Sözlükte; âlim, Rabbe kulluk eden din adamı mânâsına gelen
rabbânî kelimesi; tefsirlerde ârif-i billah,
hikmet ve
ilimle donatılmış hak erleri olarak tarif edilmiştir. Biraz daha açarak rabbânî ifadesini, Allah rızasını hedefleyen, metafizik mülâhazalara ve maneviyata açık yaşayan, hayvaniyet ve cismaniyeti bırakarak kalb ve ruhun derece-i hayatında seyr ü seyahatte bulunan hak eri şeklinde de tarif edebiliriz. Tasavvufta yer alan
seyr ilallah,
seyr fillah,
seyr maallah ve
seyr anillah gibi kavramlar da bir yönüyle bunu ifade eder. Farklı bir yaklaşımla rabbânî; inandığı dava uğruna kendi arzu ve isteklerinden vazgeçmiş, her şeyi Cenâb-ı Hakk’ın hesap ve plânlarına bağlamış, emre itaatteki inceliği kavramış ve hayatını bu istikamette sürdürmeye
azm ü cehdetmiş mü’mine denir.”
4)