“Âl-i Beyt’in efrâdı ise,
itikat ve
îmân hususunda sâirlerden çok ileri olmasa da, yine teslim, iltizam ve tarafgirlikte çok ileridedirler. Çünkü İslâmiyet’e
fıtraten, neslen ve cibilliyeten taraftardırlar. Cibillî taraftarlık zayıf ve şansız, hattâ haksız da olsa bırakılmaz. Nerede kaldı ki, gayet kuvvetli, gayet
hakikatli, gayet şanlı, bütün silsile-i ecdâdı bağlandığı ve şeref kazandığı ve canlarını fedâ ettikleri bir
hakikate taraftarlık, ne kadar esaslı ve
fıtrî olduğunu bilbedâhe hisseden bir zât, hiç taraftarlığı bırakır mı? Ehl-i Beyt, işte bu şiddet-i iltizam ve fıtrî İslâmiyet cihetiyle
Din-i
İslâm lehinde ednâ bir emâreyi, kuvvetli bir
bürhân gibi kabul eder. Çünkü fıtrî taraftardır. Başkası ise, kuvvetli bir bürhân ile sonra iltizam eder.”
6)