“
Aklı başında olan bir adam; refikasına
muhabbetini ve sevgisini, beş-on senelik fânî ve zâhirî hüsn-ü
cemâline bina etmez. Belki kadınların hüsn-ü
cemâlinin en güzeli ve dâimîsi, onun
şefkatine ve kadınlığa mahsus hüsn-ü sîretine sevgisini bina etmeli. Tâ ki, o bîçâre ihtiyarladıkça, kocasının
muhabbeti ona devam etsin. Çünkü onun refikası, yalnız
dünya hayatındaki muvakkat bir yardımcı refika değil, belki
hayat-ı ebediyesinde ebedî ve sevimli bir refika-yı
hayat olduğundan, ihtiyarlandıkça daha ziyâde
hürmet ve merhamet ile birbirine
muhabbet etmek lâzım geliyor. Şimdiki terbiye-i medeniye perdesi altındaki hayvancasına muvakkat bir refâkatten sonra ebedî bir müfârakate mâruz kalan o aile
hayatı, esasıyla bozuluyor.”
7)