Sohbet-i nebeviye ne derece bir
iksîr-i nûrani olduğu bununla anlaşılır ki: Bir bedevî adam, kızını sağ olarak defnedecek derecede bir kasavet-i vahşiyânede bulunduğu hâlde, gelip bir saat
sohbet-i nebeviyeye müşerref olur; daha karıncaya ayağını basamaz derecede bir
şefkat-i rahîmâneyi kesbederdi. Hem câhil, vahşi bir adam, bir gün
sohbet-i nebeviyeye mazhar olur; sonra Çin ve Hind gibi memleketlere giderdi. Mütemeddin kavimlere muallim-i hakâik ve rehber-i kemâlât olurdu.”
1)