“… ‘sülûk’ tabiri, böyle tek başına kullanıldığı gibi, ‘
seyr u sülûk’ şeklinde de kullanılagelmiştir. Bazen buna bir de ‘ruhânî’ kelimesi ilave edilerek ‘
seyr u sülûk-i ruhânî’ denmiştir ki, bunların hemen hepsiyle anlatılmak istenen şey, Hakk’a vasıl olmak için, O’ndan gayrı her şeyden -tabiî bu şeylerden kendi nefislerine ve bizim heveslerimize bakan yönleri itibarıyla- yüz çevirerek sadece ve sadece O’na yönelmek; O’na tahsis-i nazar etmek; yolunu sarpa uğratmayacak
Kur’ân ve
Sünnet mümessili zahidlerin vesâyetinde bulunmak; vesvese, şüphe, tereddüt ve
hayret hâllerinde onların irşadlarına başvurmak;
acz,
fakr ve ihtiyaçlarının
şuurunda olarak her hâlinde O’na muhtaç olduğunun idrakiyle yaşamak; gönlünü,
aşk u
şevkle;
hissini, ilâhî tecellîlerin müşahedesiyle;
irade ve bütün lâtifelerini
istiğfarla -yani şer meyelanlarının köklerini kurutmak ve
dua ile hayır temayüllerinin sürgünlerini güçlendirmekle- şahlandırmak, beslemek ve takviye etmek… gibi hususlardır.